Süper yalan, genellikle siyaset cazgırları tarafından söylenir. Ve onu çoğaltacak bir borazan medyaya ihtiyaç duyar. Bu şartlar bir araya gelmeden süper yalanın atılıp tutulabildiği pek görülmemiştir.
Bu tanıma, şu ikisi örnek gösterilebilir:
Biri, merkez sağın kurt siyasetçisi Hüsamettin Cindoruk’tan şu hatıra:
“Biz, CHP lideri İsmet Paşa’nın asker kaçağı olduğunu söylerdik ve de inanırlardı. Düşünebiliyor musunuz, adam hem paşa, hem Garp Cephesi komutanı, hem de asker kaçağı...”
Diğeri ise FETÖ elebaşı Gülen’in, çanak çömlek patladıktan sonra hala yargı ve polisteki ‘paralel yapı’yı yemin billah inkar etmesiydi: “Kim paralelse Allah onun bin belasını versin...”
Her süper yalan gibi ikisinin de hala inananları var, biliyorsunuz.
Gülen’in, ‘ekmek mushaf çarpsın’ yerine karşı tarafı “Eşim üç talakla boş olsun” şeklinde yeminleşmeye çağırdığı da vaki.
“Bekara karı boşamak kolay, kaybedeceklerin üstüne niye Kuran’a el basmıyorsun” demedi inananları. Kimin doğru söylediğini ortaya çıkarmak için bunun iyi fikir olduğunu düşünen hala bulursunuz.
Gözü bir kere bağlananın ayıkması zordur, süper yalan kolay yakalanmaz.
Söyleyen bilir aslının astarının olmadığını. Ama kafaladıklarını enayi yerine koyan bu yaveleri yine de yumurtlar, ‘ya anlaşılırsa rezalet çıkar’ korkusu mani olmaz.
Her süper yalan, bir diğerinden daha inanılmazdır. Ama madrabaz yamağı medya hokkabazlarını durdurmaz bu, çoğaltmaya devam ederler.
Zokayı yutacaklar bitmeyeceği için, bir süper yalanın tamamen çürütülmesi imkansızdır. Süper yalancılar da buna güvenir.
Ümmetsiz peygamber, cemaatsiz vaiz görülmüştür. Fakat bir süper yalancının oltasına kimsenin takılmadığı görülmüş şey değil.
2014’te epey kafa yormuştum. Süper yalanla nasıl baş edilebilirdi?
Hatta bir kitaptan da yardım almıştım. Adı “Doğuştan Yalancı”ydı. Yazarı, Ian Leslie.
Yalan dedektörleri üzerine bir dolu bilimsel araştırma ve örnek olay geçiyordu içinde.
Deneyimli, profesyonel bir yalancının kolay kolay açık vermeyeceği sonucuna varıyordu kitap. Tek ayak üstünde su gibi yalan söyler ama poligraf testini bile ustalıkla aldatırlarmış, nabızları milim oynamadan...
Toplu kandırmaya kadar gidermiş süper yalan büyülenmesi, efsunlar gibi. Ötesi örgütlü yalan...
Okudukça, sıkı yalanla mücadeleden gözüm yılmıştı.
Fakat son 6 yılda bakışım değişti.
Süper yalanı ayakta tutan, çürütmek için üstüne gidilmesiymiş. Kendi haline bıraktığınızda askıdan düşen elbise gibi yıkılıyor. Çökerken sahibini de çökertiyor üstelik.
Kıssadan hisse:
AK Parti bozacak oyun, düşülmeyecek tuzak, işkillenecek sinsilik arıyorsa kullanımına sunulan kurgusal malzemeye baksın. Ve kurgulayıp önüne getirene...
Olmayan darbe çığırtkanlığını varmış gibi gösterme önerisi kimden geldi? Bu yolla darbe paranoyası kaşınabileceğini akla ilk kim soktu? Bu sorular, iyi bir başlangıç.
Yalan rüzgarlarından yıkılan parti olmamıştır. Muhalefet de şunu bilsin: Kışkırtmaya gelmedikçe, yapay saldırılara amaçlanan tepkiyi vermedikçe hiçbir süper yalan gerçek gibi görünemez.
İki taraftan da doğruyu sevenler alet olmayı önlerse, süper yalancının şansı yok. Yalanı, kendi ayağından başka nereye dolanacak!
Bahçeli’nin Don Kişot şifreleri
MHP lideri Bahçeli’nin son edebi göndermesi yine hoştu ama hala çözülemedi.
Muhalefete şöyle kızmıştı:
“Ne tuhaf ki, Sancho Panza’nın Don Kişot’la şüphe ve belirsizlik üzerine kurduğu bağlılığın kırıntısı bunlarda yoktur.”
Sancho benzetmesi kimeydi, Don Kişot kim?
Gizemi çözecek ipucu, aslında Bahçeli’nin daha eski bir göndermesinde saklı.
Kasım 2019’da, parlamenter sisteme dönmeyi savunan muhalefete yine Don Kişot’la çıkışmıştı:
“Don Kişot; yel değirmenlerini, koyun sürülerini dev düşman kümeleri gibi görür, mızrağı çektiği gibi saldırırdı. Bugün siyasi Don Kişotların varlığı da oldukça düşündürücü. Atıyorlar, tutuyorlar, gafilikte sınır tanımıyorlar. Sahte benlikleri etrafında marazi bir ortam oluşturuyorlar...”
Bahçeli’nin; hayalperestliği, zorlama şövalyelik gösterileri, sahte kahramanlık şovları, hayali düşmanla bitmeyen savaş aldatmacaları yüzünden Don Kişot’tan hazzetmediği ortada. Dün de bugün de...
Fakat uşağı Sancho’nun, aklını kaçırdığından iyice şüphelendiği zamanlarda bile efendisine bağlılıktan vazgeçmemesini takdir ediyor, gerçek sadakat örneği olarak gösteriyor.
Allahualem yorumu budur. Yine de en doğrusunu Sayın Bahçeli bilir.
Bu karakterlerden hangisi kime oturuyor derseniz, orası da artık size kalmış.