Adı konmamış bir kadro ihdas edildi sanki; FETÖ’yle ‘adeta ağız birliği’nden yargılanan muhalif medya kadrosu...
Baksanıza boş tutulmuyor; iki yıldır süren Sözcü davası sona geldi, dünkü duruşmada karar randevusu çıktı. Ama zaten 4 gün önce, yerini alacak dava açılmıştı. Birgün gazetesine, Fuat Avni haberleri yapmaktan FETÖ’cülük suçlamasıyla açılan dava...
Dönüşümlü yargı nöbeti gibi; görevi tamamlayan bırakıyor, tutma sırası gelen nöbeti devralıyor.
Cumhuriyet de sırayı tam savdığında, münavebeli el değiştiren bu kontenjana bakalım kim atanacak?
Münhal kalmasına savcılarımızın gönlü razı olmuyor nasılsa. Boşalan kadroyu dolduracak bir iddianame illa ki çıkıyor. Güz kararnamesi tayin furyasında kime vurursa artık piyango...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, ‘makbul gazeteciler’e Medya Oskarları dağıtılan geçenki ödül töreninde dinleyince kontenjanın iptal edilebileceği izlenimi edinmiştim bir an.
Neyse ki yanlış anlamışım; “Biz şiddete bulaşmadığı, hakarete varmadığı sürece ne kadar aykırı olursa olsun tüm fikirlerin temsil edildiği özgür bir basın arzu ediyoruz” derken kastettiği bu değilmiş.
FETÖ’cü medya suçlamasına ayrılan kontenjan yerli yerinde duruyor, o sözlerin üstünden birkaç gün geçmeden belirsizlik de giderildi zaten.
Sözcü’den boşalması halinde mesela, o koltuk sahipsiz kalmayacak. Daha boşaltılmadan Birgün gazetesi yöneticilerine ayırtıldı bile.
Rezervasyon aynı jenerik gerekçe adına, “FETÖ’ye üye olmadan yardım etmek”. Bu harcıalem umumi suçlamayla ağır cezada yargılanacaklar. Suç delili ise 2014-15 yıllarında ‘Fuat Avni’ adlı twitter hesabından atılan bilgilerin haberleştirildiğini gösteren kupürler.
Fuat Avni haberlerinin çetelesini çıkaran iddianame, Birgün yöneticilerini örgütün algı operasyonuna hizmetle suçluyor. 4-5 yıl önceki bu haberlerden dolayı, şimdi 10 yıldan 15 yıla kadar hapisleri isteniyor.
Üstelik suçlananların herhangi bir FETÖ üyesi ile bağları olmadığı, ByLock kullanmadıkları, FETÖ bankalarıyla para alışverişlerinin bulunmadığı filan bizzat iddianamece tespit edilmesine rağmen.
Hatta, “Şüphelilerin örgüt ile hiyerarşik bağlarının olmadığı, geçmişte örgüt aleyhine çok sayıda haber yaptıkları anlaşılmıştır. Toplanan deliller uyarınca kast unsurunun takdiri mahkemeye aittir” cümlesiyle ‘biz alaka kuramadık, takdir sizin’ bile deniyor iddianamede.
Yani savcı da biliyor aslında mevzuyu. Ama FETÖ medyası suçlamasına tahsisli kadro boş duracak değil ya, istim bir biçimde arkadan yetiştirilecek.
Bu garip iddianamenin duyurulduğu gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sınır boyundaki kahramanca mücadelemize teröristler ve arkalarındaki güçlerin ağzıyla konuşarak gölge düşürenler”den yakınıyordu.
Aynı gün, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Oslo’da söylediklerine inanıp basın özgürlüğüyle teröre aktif destek vermenin ayrı şeyler olduğuna siz siz olun, güvenmeyin.
Elebaşı Öcalan’ın seçim talimatları Anadolu Ajansı’nda yayınlanabiliyormuş, kardeş Öcalan’a TRT ekranı açılabiliyormuş vesair. Bunlar da yanıltmasın sizi, davanızı bağlamaz, size uygulanacak standart başka.
Bizde silahla kalem arasında net bir ayrım hala yok ve ‘adeta terör örgütlerinin ağzıyla konuşanlar’a rezerve edilmiş celseler doldur boşalt devridaim ediyor. Muğlak alanda üstünkörü takdir yetkisine çarpılır yanarsınız alimallah.