Bildim bileli bu ülkede iktidarlar muhalefeti, muhalefetler iktidarı dünyaya şikayet eder.
Tarayın bakın İnternet arşivlerini; 'iç meseleler'imizi, siyasi hesaplaşmalarımızı, rejim tarışmalarımızı dış kamuoyuna taşımayan kalmış mı?
'Kavgamız birbirimizle, sizi ilgilendirmez' demeden...AK Parti mi CHP'yi Sosyalist Enternasyonal'e şikayet edip üyelikten attırmaya çalışmamış? CHP mi AK Parti'yi dünyaya şikayet etmek için uluslararası platformlara çıkarma yapmamış?
"CHP'yi kovup AK Parti'yi alacaklar" türü ne haberler çıkacak kayıtlardan.
Yine de bir "Türkiye'yi dünyaya şikayet etti" yaygarasıdır gidiyor.
Türkiye'yi AİHM'e şikayet, anayasaca tanınan bir hak değilmiş; üyesi olduğumuz kurumların, tarafı olduğumuz sözleşmelerin denetimine ülkeyi kendimiz açmamışız gibi...
Yine de "Türkiye'yi dünyaya kötüledi" suçlamasının modası hiç geçmez bizde.
İçişleri Bakanı Soylu'nun İmamoğlu'na tepkisini hararetle savunan medyaya bakıyorsunuz...Dün muhalifken polis baskınına uğradıklarında öyle demiyorlardı.
İçeride başı sıkıştığında, 'iç işlerimize karıştırmayız' efeliğini unutup AB'yi ayağa kaldıran, ABD'yi tavır alıp baskı kurmaya çağıran, dünya sosyetesinin himmetine sığınanlar bunlar.
"Avrupa'ya rezil oluyoruz, Avrupa Konseyi'nin haklar sözleşmesi ihlal ediliyor, Türkiye'yi AİHM'de mahkum ettireceksiniz, ülkeyi utandırıyorsunuz, el alem bize bakıyor, ayıptır yazıktır" argümanına sarılanlar, bugün İmamoglu'nu taşlamada başı çekiyor.
İBB Başkanı, parçası olduğumuz Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nin Türkiye oturumunda konuşmuş. Yerel yönetimlere kayyum atalamalarına gelmiş söz. Demiş ki; terörle irtibatı yargı kararıyla kesinleşmişse en ağır cezaya çarptırılacak elbette ama onun dışındaki görevden almalar yanlış. Hukuka, demokrasiye ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı.
Vay, sen misin 'seçimle gelen belediye başkanı seçimle gitmeli' diyerek terörü aklayan, suçluları övüp arka çıkan, teröristleri koruma propagandası uğruna ülkesini ecnebiye karalayan!..
Dün benzer ithamlara maruz kalma pahasına dünyayla demokratik dayanışmaya girmekte ısrar edenler, kendileri değildi sanki. Tutturdukları aynı bayat terane...
Twitter'da şunu yazdım: "AK Parti ileri gelenlerinin hemen tamamı gibi benim de ömrüm, ülkemin demokrasi ve insan hakları standartlarını dünyaya şikayetle geçti.
Buna da bir milat mı getirildi artık?
Öncekiler vatansever ve çok akıllı da o tarihten sonrakiler mi hain ve ahmak!.."
Geldiğimiz nokta bu.
AK Parti'ye kapatma davası ve başörtüsü yasağının aşılması dahil, elde edilen her ne hak ve özgürlük kazanımı varsa hepsinde dünya demokratik sosyetesi pay sahibi oysa.
Onların destek ve baskıları olmasa, askeri vesayete karşı mücadele başarılabilir miydi?
Hadi, yabancı medya ve platformlarda konuşurken ülkedeki olumsuzlukları eleştirmek dün meşru haktı, bugün değil diyelim...
Hadi, uluslararası toplumu başka ülkelerin iç işlerine müdahaleye davet etmek bize hak, onlara değil diyelim...
Dün kendisine karşı kullanıldığında AK Parti'yi büyüten, parlatan şey, bugün İmamoğlu'na karşı kullanıldığında kime yarar?
Tabii amaç, popülaritesinin düşmesine izin vermemek, İmamoğlu'nu ha bire takviye etmekse, o ayrı.
Şehir Üniversitesi martavalları
‘Danıştay arazi tahsisini iptal etti’ deniyor haberlerde...
Üniversite ise kampüs arazisinin birçok parselinden sadece birinin dava konusu olduğunu belgesiyle açıklıyor.
‘Arsası geri alındı, kredisi teminatsız kalınca Halkbank vadesi gelmeyen alacakları için zorunlu icra takibi başlattı’ deniyor...
Üniversite, teknik detaylarıyla bu toptancı çıkarsamaları yalanlıyor. Borcunu karşılayacak varlığı, ihtilaflı parselden ibaret değilmiş. Hiç de mecburiyetten değilmiş meğer iflasa sürüklenmesi.
İnanmazsınız ama ‘vakıf kisvesi altında ögrencilerden para alıyor, kamu yararına değil paralı üniversite, onun için Davutoğlu imzalı arazi tahsisi baştan usulsüzdü ‘ bile deniyor...
Gülmeyin! 4 yıl sonra, tam Davutoğlu ayrı parti kurmaya girişirken tesadüfen fark edilen korkunç bir usulsüzlük! Diğer vakıf üniversiteleri hayrına okuturken, ne haltlar karıştırıyormuş meğer bu vurguncular. Şu yağmaya, şu talana, şu soyguna bakın hele siz!
Gazeteler yazmasın, üniversiteye el konmasın da ne yapılsın yani şimdi? Yıllarca gözden kaçtı diye şimdi de görmezden mi gelinsin?
Davutoğlu da iddiaları sertçe yalanladı.
Fakat öyle diye üniversiteye operasyon çekildiğini, medyanın bahane uydurarak el koymanın alt yapısını hazırladığını mı düşüneceğiz?
Hadi canım, enayi mi o kadar aziz millet!
Hesaplarını bloke etmenin, maaş ödeyemez duruma düşürmenin, yönetilemez hale getirerek el koymanın hukuki değil de siyasi şartları mı oluşmuş? Ondan mı hedef menziline girmiş?
Kim yutar bu martavalları, civcivlerin bile karnı tok.
Akif Beki ve Yıldıray Oğur ile 'Reşitpaşa Yokuşu'nu izlemek için: