Bu hafta önce Kavala davasında mahkeme heyeti değişince sonuç da değişecek sanıldı, avukatların yeniden yargılama talebi oy birliğiyle reddedildi.
Ardından dün Kobani davasında ceza yağdırıldı. Ahmet Türk’e bile terör örgütü üyeliğinden 10 yıl verildi. Selahattin Demirtaş’a da ağırlaştırılmış müebbetten indirim ve ilavelerle 40 yıldan fazla...
Siyasette yumuşama, Gezi mahkumlarıyla 28 Şubat paşalarının bırakılacağı beklentisiyle başlamıştı.
İşaret fişeğini, Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi yakmıştı. İçeride tutulmalarının AK Parti’ye ve Türkiye’ye ne faydası vardı, CHP lideri Özgür Özel de Türkiye’nin önünü açmaya olumlu katkı yapabilirdi. Selvi, böyle yazıyordu.
MHP tepkiliydi, Selvi’ye ateş püskürüyordu ama Cumhurbaşkanı Erdoğan yine de onu yanından ayırmıyordu.
Özgür Özel, yumuşama görüşmesinde ‘adil yargılanmayıp haksız yatanlar’ meselesini Erdoğan’la ele alınca beklenti daha da yükseltmişti.
Fakat ömrü üç gün sürmedi. Yumuşamanın herhangi bir tıkanıklığı açmadığı anlaşıldı, umutlar suya düştü.
CHP lideri Özel, bunu başka bir göstergeden çıkarıyor. Kanaatini dün şöyle dışa vuruyordu:
“Sayın Erdoğan’ın yaptığı atama, 31 Mart seçiminden sonra gelişen normalleşme anlayışına uygun değildir. Anayasa ihlâlinin sembol ismini Yargıtay’a Başkan atıyorsanız demek ki mevcut anayasayı ihlalde ısrarınız sürüyor.”
Cumhurbaşkanı, Yargıtay Başsavcılığına Muhsin Şentürk’ü seçmişti. Can Atalay davasında Anayasa Mahkemesinin tahliye kararına uymayıp reddiye yazan Yargıtay dairesinin başkanıydı.
Siyasette normalleşme jestlerinin yargıdaki davalar üzerinden yürümesi, başlı başına bir sorundu zaten. Ama oradan da yürüyememesi, daha büyük bir sorun.
YUMUŞAMAYI KİM BALTALADI?
Yumuşama, başlamadan bitiyor gibi. Peki kim, niye sabote etti?
Erdoğan, son grup konuşmasında Emniyet’teki kumpas tartışmalarına değinmiş ve yumuşama sürecinin sonunu görür gibi ön alıcı mesajlar vermişti.
Demişti ki “Yenikapı Ruhu’nu baltalayanlar boş durmuyor”.
Yenikapı Ruhu, iktidarın CHP’yle 15 Temmuz öncesine, yani başa dönmesiyle baltalanmıştı.
Yeni ‘yumuşama’ için, o yüzden “sonu Yenikapı Ruhu’na benzemesin, inşallah uzun ömürlü olur” demiştim.
Cumhurbaşkanı, söylemde yumuşamayı sürdürmekten yana görünüyor.
İl Başkanları Toplantısı’nda “geçici bir bahar esintisi değil, Türk siyasetinin hakim karakteri haline gelmesini” ümit etmişti.
Sonra grup konuşmasında Cumhur İttifakında gedik açmaya çalışanlardan, bunlarla ilk kez karşılaşmadıklarından ve tuzaklara düşmeyip daha da güçlenerek çıkacaklarından bahsederken başa şunu koymuştu:
“Tabii siyasette yumuşama iklimini kara kışa çevirmeye çalışanlar olduğunu biliyoruz.”
Yumuşama, AK Parti ile CHP arasında. Cumhur İttifakı ise AK Parti ile MHP arasında. İkisini bozmaya çalışanlar aynı olamaz.
Aksine; Cumhur İttifakını destekleyenler, CHP ile yumuşamadan rahatsız, istemezler. CHP ile yumuşamayı isteyenlerse Cumhur İttifakına karşıdır, bozulsa sevinirler.
Bu ikisi birbirinin alternatifi, antitezi gibi. Birlikte yürümeleri zor.
AK Parti ise ne yârdan ne serden geçiyior.
‘Ne kızı ver ne dünürü küstür’ deyimindeki ince denge, sürdürülebilir değil.
İktidar ortakları “kuklacıyı, kuklayı, oyunu yazanları biliyoruz” diyor ama biz sadece şu kadarını biliyoruz:
Muhalefet, oyalanmaya ve uzatmaya gelmeyecek sanki.