İktidar, bütün uyarılara rağmen enflasyonla büyüme modeline geçtiğinde enflasyon da faiz de yüzde 19'du.
3 yıl içinde faiz, yüzde 50'ye vurdu ve hâlâ yetersiz kalıyor. Enflasyonuysa Cumhurbaşkanı Erdoğan bile artık çok yüksek buluyor, uzun süre varlığını kabul etmemişti.
Mısır, Yunanistan'la yakınlaşmadan, Doğu Akdeniz ve Libya'da biz yalnızlaşıp köşeye sıkışmadan Sisi'yle ipleri koparmanın hata olduğunu nasıl anlamadıysa...
Suriye'de zoru görmeden, Merkez Bankası rezervleri suyunu çekmeden Esad'la, Suud ve Emirlikler'le kavganın sürdürülemezliğini nasıl anlamadıysa...
İktidar, emeklilere maaş zammı veremeyeceği noktaya gelmeden de faiz-enflasyon deneyinde fena yanıldığını anlamadı, kabule yanaşmadı.
İnkâr ettiği gerçeklerle şimdi mecburiyetten yüzleşiyor ve barışıyor Ankara. Fakat millete ödetilecek bedel de dağ gibi yığıldı.
Esad'la, Sisi'yle ipleri koparmanın yanlışlığını anlaması 10 yıl sürdü. Ekonomide fantastik yan yollara sapmanın kötü sonla biteceğini fark etmesi de 5 yıl aldı...
Yüzyıllık, binyıllık planlar yaptığını iddia eden bir iktidar için, bu kadar öngörüsüzlük fazla değil mi?
İş, işten geçmeden de dönülmedi üstelik hiçbir yanlıştan.
Emeklilere seçim dilleri dökülmese ağızdan kaçırılır mıydı bu baklalar, sanmam.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bir hafta içinde verdiği mesajlardan bir seçki size:
-- "Emeklilere Yüksek enflasyon ortamında ne verirsek verelim, dipsiz kuyu misali kaybolup gidiyor. Önce enflasyonu kontrol altına almamız gerekiyor."
-- “Fiyat istikrarını sağlamadan yapılan maaş zamlarının, daha cebe girmeden nasıl eridiğini en iyi, sizler biliyorsunuz.”
-- "Hayat pahalılığıyla ve onun bir sonucu olan sabit gelirli insanlarımızın refah kaybıyla sınanıyoruz. Allah'ın izniyle bunların da üstesinden geleceğiz."
-- "Önümüzdeki yıldan itibaren emeklilerimizin alım gücünü eskisinin üstüne çıkartmaya başlayacağımıza inanıyoruz."
-- "Ekonomi programımız ile ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz."
-- Emeklilere "zam seneye, yeter ki aramıza kimseyi sokmayalım."
Dibini delerseniz kova su tutmaz, denmişti oysa. Bunlar, iktidara söylenmedi deĝil.
Yine de faizin sebep, enflasyonun sonuç olduğunda direterek faiz, enflasyonun altına indirildi. Yani kovanın dibi delindi. Su tutmayacak kovayı doldurmak içinse Merkez Bankasının gül gibi rezervleri yakıldı. Laf dinlemeyen Merkez Bankası başkanları da bu uğurda, üst üste değiştirildi. Harcanan harcanana...
Şimdi de deniyor ki, meğer dibi delinince kova su tutmuyormuş, onun için emekliye ne versek dipsiz kuyuya gidiyor, önce enflasyonu kontrol altına almamız lâzım...
Enflasyonun sonuç değil sebep olduğu, daha nasıl itiraf edilsin!
Önce enflasyonu düzeltmeden sonra faiz düzelmezmiş, parasal istikrar da sağlanamazmış demek.
Böyleyken siz olsanız seçmen; kovayı kimin deldiği üzerine düşünerek, dengenin hangi akla hizmet bozulduğunu bilerek sağlıklı oy versin ister miydiniz? Türlü fitnelerle paso kafa karıştırmaz, konuyu değiştirmez, asıl meseleyi saklamaz, tartışmayı başka tarafa çekerek dikkat dağıtmaya uğraşmaz mıydınız?
KÜRDİSTAN'A YETEN GÜÇ İSRAİL'E NİYE YETMİYOR?
Gazze duyarlıları; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2017'deki, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ni cezalandırma tehditlerini hatırladı.
Barzani'nin bağımsızlık referandumuna tepkiydi. Vazgeçmezseniz yaptırımlarla aç, susuz bırakırız, diye Kürtlere gözdağı veriyordu.
Gerçek Gazze duyarlılarının çoğu gibi TÜRKİSTANDER Başkanı Burhan Kavuncu da X'te şöyle gündeme getirdi:
“İsraille ticareti özel sektör yapıyor, hükümet karışamaz, diyen yalancı ve cahiller cevap versin:
Iraklı Kürtlere TIR'lar nasıl durdurulacaktı?"
Paylaşımın altında ise Kavuncu, şu habere link veriyordu:
"Erdoğan'dan Iraklı Kürtlere: TIR'lar gitmeyince yiyecek, giyecek bulamazsınız - BBC News Türkçe".
12'den vuran bir soru. Öyle ya, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne gidecek ticari TIR'ları durdurmaya yeten güç, İsrail'e mühimmat taşıyan ticari gemileri durdurmaya niye yetmiyor?