Cumhurbaşkanı Erdoğan; Rusya’yı hafife alan Batı’yı, bir kez de Sırbistan’dan şöyle uyardı:
“Rusya’yı hafife alanlara söylüyorum, yanlış yapıyorsunuz. Rusya hafife alınacak bir ülke değil. Şimdi herkes kara kara ‘bu kışı nasıl atlatacağız’ diye düşünüyor.”
Seyahate çıkarken de Avrupa’nın ektiğini biçtiğini, bizik sıkıntımız yokken onların bu kışı zor geçireceğini, Rusya’ya karşı Ukrayna yaptırımlarının buna sebep olduğunu, Putin’in de mecburen doğal gaz silahını kullandığını söylemişti.
Ukrayna savaşında yaptırım uygulayan taraf yanlış, işgalci taraf mı doğru yaptı yani? Kim, kime başka seçenek bırakmadı? Bunlar ayrı tartışma konusu.
NATO Zirvesi’nden bu yana Ankara’nın tavrı, değişmiş görünüyor.
O sıra işgale karşı, Ukrayna’dan yana ve Batı ittifakına bağlıydı tavır. Rusya, haksız bulunuyordu.
NATO liderlerinin hepsi de ‘savaşı durdurmak için ellerinden geleni samimi yapıyor’ diye takdirle anılıyordu.
Avrupa; tavrını değiştirmedi, yumuşatmadı. Ektiğini biçmeye hazır, zaten göze almış gibi duruyor.
Ankara’nın tavrını ne değiştirdi derseniz...
Yaklaşan kış efsanelerinden başka bir izahı yok.
Estirilen şu havalardan söz ediyorum. Hani beklenti o ya:
General kış geliyor, kapıya dayandı. Ve durumun ciddiyetini yeni yeni anlayan Avrupa, Putin’i hafife almanın bedelini donarak ödeyecek. Hatalarından pişman olarak havlu atıp diz çöktüklerinde, Putin’in galip çıkmasıyla bitecek. Yana yakıla ayaklarına kapanacaklar, ‘biz ettik sen etme’ diyecekler, merhamet dilenecekler, akıbetleri Putin’in büyüklüğüne kalacak, Ukrayna’ya da sırt dönecekler, savaşı Rusya kazanacak...
Önceki gün Financial Times gazetesinde okuduğum bir analiz, bu fantastik efsaneyi madde madde çürütüyordu.
Fatih Birol gibi iddialı biri, kaleme almıştı. Paris merkezli Uluslararası Enerji Ajansının 7 yıldır İcra Direktörü. Hayalle gerçeği karıştıracak bir hayal taciri değil.
Ajans da herhangi bir ajans değil. Türkiye dahil 29 ülke, ortak kurdu. Enerji güvenliği ve devamlılığı konusunda otorite olarak tanınıyor.
Birol, daha seçtiği başlıkta meseleyi ortaya koyuyor: “Küresel enerji kriziyle ilgili üç efsane”.
Üçünü de bir bir ele alıyor.
Tahmin edin, ilk patlattığı balon hangisi?
Bingo! Avrupa’nın bu kış donacağı, Putin’in de enerji savaşını kazanacağı senaryosu elbette.
Zor geçeceğini inkar etmiyor Fatih Birol. Ama hayallerle gerçekleri ayırdıktan sonra elde kalanı da hatırlatıyor; Avrupa için kıştan sonrası bahar.
Tabii ki büyüklerimizden iyi bilecek değil.
Yine de umarım, iş işten geçtikten sonra çark edilecek bir dolduruşa daha gelmiyoruzdur. Yanlış hesapla, yanıltıcı beklenti ve öngörüyle koşar adım hem de.
MEHMET ÇEBİ YAPTI YİNE YAPACAĞINI
Dostum olmanın yanı sıra önde gelen bir hat ve resim koleksiyoneridir kendisi.
Hat ve tezhip gibi geleneksel sanatların, yenilenip modern formla sunulmasında ciddi çabası, katkısı var.
Hilye derseniz, hakkı ödenmez. Geliştirilmesine, ilginin canlandırılmasına verdiği emeği, şuradan anlayın:
İstanbul Kültür ve Medeniyet Vakfı’nı kurdu. Ve Süleymaniye’de, tarihi Siyavuşpaşa Medresesi’nde ona bağlı bir de müze açtı. Hilye-i Şerif ve Tespih Müzesi.
Galeri sahibi olarak yurt dışında açtığı sergilerden, katıldığı müzayedelerden, eser soktuğu kataloglardan bahsetmiyorum bile.
Mehmet Çebi, sanat delisi olarak yine yaptı yapacağını. 3 aylık bir sanat-edebiyat dergisi çıkarmaya başladı.
Ark dergisinin ikinci sayısı elimde. İçeriğini uzun uzadıya değerlendirmek yerine şu kadarını söyleyeyim: Çılgınlık!
Bu enflasyonda bu doluluk, bu hacim, bu kadro ve bu kalitede bir dergi çıkarmak; çılgınlık.
Maliyetini kurtaracak bir satış fiyatı konamayacağı için parasız üstelik. Bin adet basılıyor. Her sayısı arşivlik bir prestij yayını.
Çebi’ye yakışan şıklıkta bir iş olmuş. Yayın Yönetmeni Suat Ak başta, emeği geçenleri kutlarım. Estetik zevklerine, kalemlerine sağlık.