Putin gazı veriyormuş demek

Akif Beki

Anlayamıyordum bir türlü; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın başta olmak üzere, Ankara’dakiler niye Rusya’nın sözcülüğüne soyunuyordu?

Peskov’u, Zaharova’sıyla Moskova’nın; yeterince sözcüsü, sözcü yardımcısı vardı. Washington Üniversitesinden doktoralı sözcü aramıyorlardı, Moskova Üniversitesi mezunları yetiyordu onlara. Dillerini de yutmuş değillerdi, pabuç gibi uzatabiliyorlardı istediklerinde.

Putin’le Lavrov’un da kaba kuvvetten başka dil bilmedikleri, icabında kendilerini anlatmaktan aciz oldukları söylenemezdi. Dünyayı tehdit etme konusunda bir sıkıntıları, dışarıdan sözcülük hizmeti almaya ihtiyaçları yoktu.

Yine de Sözcü İbrahim Kalın; kah ABD TV’sine, kah yerli-milli ekranlara çıkarak Kremlin’in taleplerini dünyaya bildirmekten geri durmuyor. Israrla Rusya’nın, “dünyayı daha eşitlikçi ve adalete dayalı bir düzen kurmaya çağırdığı”nı söylüyor. Bir değil, iki değil...

Suriye’de, Ukrayna’da, Kırım’da, Çeçenistan’da, hatta Londra’yla Berlin’deki suikastlarda yaptıkları buydu demek. Eşitlikçi ve adil bir dünya düzeni kurmaya girişmişlerdi. Putin’in dediği gibi; satanist Batı elitlerinin LGBT zorbalığıyla savaşmaya gittiklerini sanmayalım yani.

O halde Batı’ya, Putin’in taleplerini kabul ettirmek bize düşüyor. Tehditlerine boyun eğmez de yola gelmezlerse dünyayı kasıp kavuracağını, başlarına yıkacağını, Avrupa’yı cehenneme çevireceğini, bu kış donacaklarını filan anlamalarını sağlamaya ondan çalışıyoruz. Desenize şunu.

İkide bir kafalarına vura vura Avrupa’yı korkutmamız, Rusya’yla anlaşmaya zorlamak içinmiş meğer.

Eşitlik ve adalet için başlattıkları bu haklı savaşta yerimizin, niye Rusya’nın yanı olduğunu şimdi anlıyorum.

Rusya, Batı’yla yeni bir anlaşma istiyormuş. Dünya düzeni için pazarlığa oturmaya zorluyormuş. Ne demekse artık.

Ankara da aracılık ediyor, somut tehditlerle bu soyut talepleri muhataplarına iletiyormuş. Yoksa Rus işgaline kılıf filan uydurmuyormuş bizimkiler. Putin’i haklı göstermeye uğraşmıyorlarmış. Yanlış mıyım?

Fakat bu afaki lafları edenin bile ne dediğini bilmediği kesin. Batı, kabul ederse tam olarak neyin pazarlığına oturacak? Dünyayı, aralarında nasıl bölüşürlerse adil olacak? Batı yenilir de Rusya kazanırsa Türkiye’nin kazancı ne olacak?

Madem paylaşım kavgası... Bırakalım, davasını Rusya kendi anlatsın. Niye bırakamıyoruz?

Rusya’yla iyi geçinmekten yanayım, her krizde yazdım. Türk-Rus Toplumsal Forumu’nda Medya Komitesi Eşbaşkanlığı yapmış birisi için aksi düşünülemez zaten.

Fakat iyi geçinmek; Rusya’nın yerine geçmeyi, onunla ‘iki devlet tek yürek’ olmayı, kaderimizi bir görmeyi, Rus çıkarlarını Batı’ya karşı savunmayı, avukatlığını ve sözcülüğünü yapmayı mı gerektirir?
Sizi bilmem ama bu kadarı, benim zoruma da gitmiyor değildi.

Gelin görün ki, yanılıyormuşum. Aslında işgüzarca kendi kendimizi gaza getirmiyormuşuz. Putin, veriyormuş gazı.

İktidar sözcülerine bir özür borcum oldu.

Çünkü Putin; “Türkiye’yi, dünyanın en büyük gaz merkezi haline getirme niyeti”ni açıkladı.

Avrupa piyasasına, Rus gazını biz verecekmişiz. “Tabii Türkiye ve AB de isterse.”

Niye istemesinler ki! Onların derdi, Rusya’yla sonuçta; Rus gazıyla değil.

Çok zekice, süper mantık, kazan-kazan formülü...

Ruslardan almadıktan sonra Batı, parası Rusya’ya gidecek diye Rus gazını bizden niye almasın?

Putin de AB’nin enerji güvenliği için endişeleniyormuş üstelik. “Gaz tedariğinde Türkiye, AB için en güvenli güzergâh, bu kış kesintisiz sevkiyata hazırız” demezdi aksi halde.

Öyleyse haydi onlar ersin muradına, biz de çıkalım kerevetine.

İDLİB KASABI’YLA MI AVRUPA’YI KORKUTACAĞIZ?

Ertuğrul Özkök, “Tansu’ya Mektuplar” serisinde dün hepimizin atladığı bir yıl dönümünü hatırlattı.

Atanır atanmaz, sivil-asker demeden şehirleri 66 füzeyle bombardımana tutan komutan var ya... Hani Rusya’nın şu yeni Ukrayna komutanı... İşte onunla ilgili.

Yakından tanıdığımız biriymiş.

Özkök, Sergey Viladimiroviç Surovikin’in bir lakabının da “İdlib Kasabı” olduğunu hatırlatıyordu.

“Suriye’de, Esad güçleriyle birlikte İdlib’e yaptğı saldırılarda en acımasız yöntemleri kullandığı için” almış bu unvanı.

Unutanlar için, yeni komutan hakkındaki bir detayı daha anımsatıyordu Özkök. 27 Şubat 2020 günü bize yaşattıklarını!

Kendisinden dinleyin:

“Hatırlamadıysanız ben hatırlatayım.

Rus SUV’larının Suriye’de bir askeri konvoyumuza saldırıp 34 askerimizi şehit ettiği meşum gündü o…

Yaniii…

O gün konvoyumuza saldırıp, sivil asker demeden 34 insanımızı vurma emrini veren komutan oydu.”

O komutan, şimdi de Ukrayna’da dehşet saçacak. Biz de ‘bakın gözü karadır, yapmayacağı delilik yok ha’ diyerek Avrupa’yı, onunla korkutacağız. Öyle mi? Yok daha neler!

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (24)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.