Dün, yeni ekonomi modeli açıklandı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın önce ne demediğine dikkat kesildim.
Mehteri vermeye her an hazır taarruz medyasının, cenk marşlarıyla toz kaldırmaya bayılan sığ slogan kıtasının, sosyal medyada tahta kılıç sallayan yaygara bandosunun bilgisine...
Duyanlar duymayanlara söylesin, tribün kızıştıran vulgarizatörlerin propaganda setleri güncellendi.
İçinde paramıza operasyon çekildiği, ekonomik savaşta olduğumuz, dolar ve euro silahlarıyla istikrarımıza komplo kurulduğu, dış güçlerin saldırısı altında bulunduğumuz gibi cümleler geçmeyen bir
sunumdu.
AK Partili Naci Bostancı’nın, cüzdana sığmayan doların halini taşkınlık ve sarhoşlukla açıklayan yaklaşımını benimsemedi Bakan.
Amerikan parasının çılgın bir partide eğlendiği için haddini aştığı, kendinden geçip kurdan taştığı, akıldan ve gerçeklikten ipini kopardığı gibi görüşlere iltifat etmedi.
Manipülatif sözcüğünü galiba bir yerde ağzına aldı ama sanırım döviz spekülasyonu, ekonomik tetikçi, tefeci kumpası, algı operasyonu ve faiz lobisi kavramlarını hiç telaffuz etmedi.
Arada kulağımdan kaçmış olabilir mi diye ‘sanırım’ dediğime bakmayın...
Karşı atak yani hücum diliyle konuşmadı. Hamasi savaş terminolojisi kullanmadı.
Ya ne?
Küresel risk ve maruz kaldığımız meydan okumalara karşı savunmamızı nasıl güçlendireceğimiz, defansımızı nasıl sağlamlaştıracağımız üzerinde durdu.
Ne agresif ne defansifti anlayacağınız.
Rasyonel ve gerçekçi reel politikalar izlemekten söz etti.
Mesela, sert düşüşü yani çakılmayı önlemek için ekonomiye paraşüt takma şeklinde yorumlanabilecek yumuşak iniş perspektifi vaat etti.
Ve göreve geldiğinden beri her fırsatta yaptığı üzere, Merkez Bankası’nın tam bağımsızlığına dair taahhütlerini tekrarladı.
Koltuğu devraldığı günü hatırlayın...
Piyasa gerçekleriyle kavga etmeyeceğimizi, küresel sisteme daha sıkı entegre olacağımızı, realiteden kopmayacağımızı söylemiş, ürkek ve tedirgin piyasalara güven aşılamaya çalışmıştı.
Yine...
Geçerli kurallara bağlı kalacağımız, kurallarla oynamaya ya da değiştirmeye başvurmayacağımız, ayaklarımızın daha çok yere basacağı şeklinde de teminatlar vermişti.
O gün, yerli ve yabancı piyasa paydaşlarını da ısrarla bir şeye temin etmişti. Çıkarlarını güvende hissetmeleri için, kaygıları her aşamada gözetilecek, karar süreçlerine özenle dahil edileceklerdi.
İşte ‘ortaklarımız’ dediği o paydaşlara dün birlikte çalışma, birlikte kazanma çağrısını yineledi.
Bono, tahvil ve hisse senedi gibi borçlanma kağıtlarımızın yatırımcıları arasında, Amerikalılar açık ara başı çekiyor malum. Yabancı yatırımcılar listesindeki diğer paydaşlarda ise ağırlık Avrupalılarda.
Bakan Albayrak, dün bir kez daha barış çubuğu uzattı, elinde zeytin dalıyla seslendi.
Bu mesajların yerine ulaşması, vurguların muhataplarda karşılık bulması, medyadaki propagandistlerle ağız birliğine de bağlı değil mi?
Gayretkeşlerin parazit cızırtısı aynen yükselmeye devam ederse gürültüye gitmez mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Bakan Albayrak’ın, yatırımcılardaki
kafa karışıklıklarını gidermeye dönük tamamlayıcı söylemleri, göz korkutan işgüzarlıklarla kirletilmesin, bulandırılmasın sonra.