Daha bu çarsamba, Yıldıray Oğur’la Karar TV’deki Reşitpaşa Yokuşu’nda bolca kulağını çınlattık...
Perinçek’in partisi, gençlik teşkilatı ve yayınları Çin’e laf edeni “Türkiye düşmanı” gösteriyor.
Yıldıray da nasibini aldı bu suçlamadan.
Toplama kamplarındaki yakınlarının sesini duyurmak isteyen Uygurlar, Ankara’ya sokulmamış. Perinçekçiler, polisi alkışlıyor. “Uygur kışkırtıcıları ve bölücüleri”ni durdurdu diye.
Çin’in Doğu Türkistan’da yaptıklarını eleştirenleri ise “Bölücülere destek veren Türkiye düşmanı” ilan ediyorlar.
Toplumu, zalim Çin’le mazlum Uygur Türkleri arasında böldükleri için, bölücü oluyorlar.
Müslüman Uygur Türklerine uygulanan baskı, zulüm ve asimilasyona karşı çıkmaya çağırdıkları için, kışkırtıcılar.
“Çin kaybederse Türkiye de kaybeder” ilkesi gereğince; Çin’e geri adım attırmaya çalıştıkları için de “Türkiye düşmanı”...
Türkiye’de siyaset ve düşünce, uzun zamandır bu basit cinnet denklemine hapsedilmiş bulunuyor.
Gel de şimdi, Çin’i Türkiye’ye düşmanlık olsun diye eleştirmediğini, mazlum Uygurları da bu yüzden desteklemediğini yemin billah anlat, anlatabilirsen!
“Dünya 5’ten Büyüktür” sloganındaki 5 BM daimi üyesinden biri Çin. Ve dünya, Uygur mezalimine karşı ayakta.
Küresel markalar, kampanyayla Çin’i protesto ve boykot ediyor.
Dün 130 İngiliz parlamenter, Çin’i sistematik ve planlı etnik temizlik uygulamakla suçlayan bir ortak mektup imzaladı.
Ama Ankara’dan ve iktidar medyasından çıt yok. “Niye yok” diyen “hain”lerin karşısına ise Perinçek grubu dikiliyor.
“Vatanseverlik propagandaları”nın geldiği son nokta da bu.
Nihat Hatipoğlu, sahur programlarında Allah’ı ve peygamberi sevdirecekken padişahları evliya gibi anlatarak saltanatı sevdirmeye çalışıyordu. Bunlar da Türkiye’yi sevmenin şartı olarak Çin’i sevdirmeye uğraşıyor.
Dünya, benzer deliliklere güllabicilik etmeye zorlanmıyor mu?
Belarus kurnazı Lukaşenko, “Ben çökersem Belarus çöker, o çökerse Rusya da çöker” demiyor mu?
ABD’nin cingöz zübüğü Trump, “Ben gidersem Çin öcüsü gelir” diye seçmeni korkutmuyor mu?
Gülünç ve kaçıkça. Ama rezil rüsvalıktan utanmanız yoksa, böyle ucuzluklara başvurabiliyorsunuz.
Kınayalım, yerelim, gülüp tefe koyalım...Yine de kendisi şahsen karışmadığı sürece, Perinçek’in oğlunu bu işe karıştırmayalım derim.
Tarih mezunu Sadık Can Perinçek, sınavını kazanarak Dışişleri’nde meslek memurluğuna girmiş. Bileğinin hakkıyla kazandıysa, torpil kayırma yoksa ne diyebiliriz!
Babası Doğu Perinçek diye ayrımcılığa mı uğratılsa, hakkı mı yenseydi?
Kimin oğlu olduğu bir avantaj sağlamamalı. Ama suç da olamaz.
Aksi ispat edilmedikçe bize tebrik etmek düşer. Başarılar dilerim.
MÜTERCİMLER ÖZÜR DİLEDİ YA!
“İmam Hatip mezunlarından sahtekar ve sapık çıkıyor” gibi korkunç bir genelleme nasıl yapılabilir?
İmam Hatip dernekleri, duyarlı kesimler, Milli Eğitim Bakanlığı, İmam Hatipli kimi bakanlar, zinde medya, RTÜK ve savcı...Hepsi teklemeden, anında harekete geçti. Diğerleri savcılığa şikayet etti. Savcı soruşturma açtı, RTÜK inceleme başlattı...
Ben de ilk yazımda derhal tepki gösterdim.
Erol Mütercimler’in kendisi bile tepkilere hak verdi.
Ama uzatmadan, geciktirmeden de ağız dolusu özür diledi, yanlışını düzeltti. O arada, Haliç Üniversitesindeki görevinden de istifa etti.
Ve bütün bunlar olup bittikten sonra Diyanet devreye girdi. Mütercimler’in cezalandırılması talebiyle bir suç duyurusunda da onlar bulundu.
Özür dilemiş; nefret ve ayrımcılık suçu içeren aymazca bir karalama olduğunu ikrar ve kabul etmiş. İlla hapse mi atılması gerek! Diyanet’in içi, hapsettirmeden soğumayacak mı!
Kusura bakmasınlar ama bundan sonrası fırsatı ganimet bilmiş de istismar ediyor gibi görünür.
Hatasında diretmiyor, savunmuyor. Haklıyken suyunu çıkarıp haksız duruma düşmenin alemi ne!