Niye istemesin? İki kere TV'ye çıkanın başı dönüyor, şöhret budalası kesiliyor. Yok mu öyle, hızını alamayıp cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan ne oldum delisi!
Yine insaflı konuşmuş Perinçek. 'İktidara koltuk değneği olmayız, biz ancak ortak oluruz, o da anlaşırsak' kabilinden söylenmiş.
Dokuz körün bir değneği derler. Dokuz ekranın bir vazgeçilmezi o da. Yeri doldurulamazmış gibi paylaşamıyorlar.
Fakat ekranlarda yere göğe sığdıramadığı iktidarı, YouTube'da Orhan Sarıkaya'nın programında yerden yere vurmasın mı! Ona şaşırıyorlar.
Ekonomiyle ilgili fena atıp tutmuş. İşsizliğin patladığını, Türkiye'nin iflas noktasına geldiğini bildirmiş. Çare olarak kendisini ve Vatan Partisi'ni işaret ettiğini de tahmin edersiniz.
Erdoğan'dan Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı teklifi gelirse kabul edip etmeyeceği sorulmuş. Onda bile naza çekiyor. Desteğine biçtiği kıymet büyük.
Ucuza gitmeye hiç niyeti yok.
'Yardımcılıkla kandıramazsınız' kaprisi yapan şu özgüvene hayran olmaz mısınız:
"Biz destekçi olmayız ama Türkiye'yi yönetmekte sorumlulukları paylaşırız. Biz Türkiye'yi yönetmek için kurulmuş bir partiyiz ve şimdi Türkiye artık bu şekilde devam edemeyeceği bir noktaya geldi. Böyle gitmez. Vatan Partisi'nin katıldığı hükümetlerle Türkiye buradan çıkabilir. O bakımdan biz böyle 'sizi destekleyelim' falan diye bir anlaşmaya gitmeyiz. Ama beraber Türkiye’yi yönetmeyi kabul ediyorsanız, biz varız. Sırf biz omuzlarımızda taşıyacağız, arkadan destekleyeceğiz falan biz bunlara yokuz, beraber Türkiye'yi yönetiriz."
İktidara girme ihtimaline bile eli buradan açan Perinçek, Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı fikriyle havaya uçmaz mı! Ayakları kesilmiş haliyle yerden.
Yok ama hemen öyle göbek atarak koşmak, ağırdan satacak elbet. Şu şartı koşuyor:
"Bizim partiden şu veya bu kimsenin şu veya bu görevi alması değil. Beraber ortak program olduğu zaman beraber yönetiriz..."
Bindelik oy oranlarına bakıp 'hangi hakla, ne cüretle' demeyin.
Perinçek, bugün ekranların kapışılamayan gözde konuğu. Bu kadar yüz verir şımartırsanız kim çıkmaz tepenize!
Makaraya alıyorlar. Burnu Kafdağı'ndaymış, yardımcılığı beğenmiyorsa bu gidişle yakında eşbaşkanlık bile istemeye kalkarmış vesair...
Tabii ki kendini Kafdağı'nda görecek. Perinçek'in kabahati mi?
Havaya girene değil, asıl havaya kimin soktuğuna bakın siz!
Bari Ali Hoca’ya kulak verin
TRT Haber’in 15 Temmuz özel yayın konuklarından biri, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Ali Köse’ydi.
Ne güzel konuk koordinatörüdür onu konuk seçen, kutlarım.
Ali Hoca da kitabın ortasından konuşmuş.
Ne güzel konuktur, gerçeğin hatırını başka hiçbir hatıra feda etmeyen. Onu da kutlarım.
Günün anlam ve önemine uygun bir dille, lazım geleni tertemiz söylemiş.
Gereken ders alınmadıktan sonra...15 Temmuz en ateşli nutuklar, en görkemli törenlerle anılmış, neye yarar!
Yeni 15 Temmuz’ların yaşanmamasını, yeni FETÖ’lerin çıkmamasını sağlamak değil mi aslolan?
15 Temmuz’un yıldönümünde, tam isabetle uyarıyor Hoca.
“İlahiyatçılar niye konuşmuyor, din istismarcılarına karşı halkı uyarmak asıl onların görevi, FETÖ’de geç kaldılar” diye eleştirmiyor muyduk?
İşte, önden alarm zilleri çalan bir ilahiyat dekanı!
O bölüm şurada dursun. Biz söylediğimizde aldırmayanlar belki Ali Hoca’ya kulak verir:
“Hep şu duayı yapıyoruz. Allah bir daha bu memlekete 15 Temmuz’lar yaşatmasın. Fakat siz aynı yolları kullanarak bugün hala devam eden başka gruplar hakkında gerekli tedbirleri almazsanız Allah size yardımcı olmaz. Siz vazifenizi yapacaksınız, Allah da size yardımcı olacak.
Kanaatim 15 Temmuz’dan gerekli dersin alınmadığı ve yeterli önlemlere gidilmediği şeklindedir.
Hatta ben bunu bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor diye değerlendiren, bu şekilde sloganlaştıran birisiyim.
Bu uyarıyı yapmak benim vazifem. FETÖ ile alakalı daha sonra biz ilahiyatçılara neden bu konuda uyarı yapmadınız diye hep sitemler oldu. Ben bunu kabul ediyorum ve bugün diyorum ki, bu konu Türkiye’nin en önemli konusudur. Devletin gerekli önlemleri alması şarttır. Bunun vebalini kimse üstlenemez.”