Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, New York’tayken ABD Başkanı’yla ikili bir görüşme isteyip istemediği soruldu.
Cevabı şu oldu:
“Niye; o Biden, ben de Erdoğan.”
Biden’la görüşmeye, ikili fotoğraf çektirmeye bu sefer çok da istekli görünmemek şık tavır.
Geçen sene pek belli edilmiş, görüşemeyince hayal kırıklığının saklanamaması iyi durmamıştı.
“O Biden, ben de Erdoğan” tepkisini, “o Biden ise” şeklinde okusak, yanlış olmaz sanırım.
‘Görüşmeye Biden ne kadar istekli ve muhtaçsa ben de o kadar, olsa da olur olmasa da, keyfi bilir; ondan gelsin talep, bana görüşecek lider mi yok, Putin’le görüşürüm’ iması yok mu sanki altında?
Denkler arası ilişki kurmak, tok durmak, eşit konumlanmak doğrusudur.
Tok, müdanasız durmakla kuyruğu dik tutmaya çalışmak, bir değil bu arada.
Tok duruşun sihrini bozacak tek şey; ‘ola ki anlamamışlardır’ diye işi şansa bırakmamak, bazı şeyleri söze dökmektir.
‘Yoksa Şanghay Beşlisi’ne giderim, başka arayışlara girerim, Putin orada bekliyor’ gibi anlaşılacak sıkıştırma mesajları, eli güçlendirmiyor.
Ve iktidar medyasıyla çığırtkanlarının, tadını yine kaçırmadığını söylemek zor. Kanırtmak, belli etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
‘İtibar takıntısı’, özgüveni gösterir zannedip Macron’u aşağılıyorlardı dün. Kraliçe’nin cenazesine giderken otobüste ‘muavin’ gibi ayakta duruyormuş.
Meğer Japon İmparatoru, Alman ve Fransız cumhurbaşkanları; İngiliz oyununa gelerek küçülmüşler. Ama küçük düşürüldüklerinden haberleri bile yok.
Onuru için harakiriyle canına kıyan Japonlar da imparatorları da bunu umursamamış, milli gurur meselesi yapmamış.
‘Ben ki tanrının biricik lütfu ve ihsanı olarak halkına gökten inmiş bir eşsiz imparatorum, siz sıradan İngilizler de kimsiniz, kaç paralık adamsınız, Biden bile dengim ve klasım değil, haddinize mi ona ayrıcalık tanırken beni sıraya sokup otobüse bindirmek, ne münasebet’ diyemez miydi? Terslemek, gelmemiş imparatorlarının aklına.
İtibarı; bindikleri vasıtalarla oturdukları makam odalarının gösterişinde değil de başka yerlerde aradıklarından olmasın! Ülkelerinin ekonomik gücünde, halklarının kişi başı milli gelirinde, yaşam standartlarında, refah ve demokrasi seviyelerinde mesela!
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu kulvarlarda itibar yarıştırmaktan yana, bana sorarsanız.
Aksi halde...
Amerikan PBS televizyonuna konuşurken ekonomist olduğunu niye hatırlatsın?
Yüzde 8’lik enflasyon tehdidi, rafların boşaldığı ABD ile Almanya ve Fransa’yı vururken; yüzde 80’lik enflasyon tehlikesinin bize bir şey yapmamasındaki başarıyla niye iftihar etsin?
250 milyar dolar ihracat rakamına ulaştığımızı niye söylesin?
Biden’la bu kulvarlarda itibar yarıştırmak için değilse niye!
MACRON'U AŞAĞILAYANLAR YAŞADI ÖYLEYSE
ABD, Almanya ve Fransa...
Erdoğan’ın, kötü örnek saydığı bu ülkelerin üçü de dünyada ilk 10 ekonomi arasında değil sadece. İlk 10 büyük ihracatçı arasındalar.
Bizse ilk 20’de dahi tutunamayan; en kötüsünün yarısı kadar ihracatı, üçte biri kadar da kişi başı milli geliri olmayan bir ülkeyiz.
İktidar, 2023’te onları yakalamayı hedefliyordu. 500 milyar dolar ihracat hedefinin, ancak yarısına ulaşabildik. Diğer hedefler de yarıdan fazla düşürüldü. 2053’e, olmazsa 2071’e ertelendi.
İtibarı kadar konuşmayı, ekonomisi kaç paralıksa o kadar konuşmak diye anlayan dünya liderlerini, iktidar cazgırları anlayamıyor.
İmparatorları, Kısa Adam Sendromu ya da Napolyon Kompleksi olarak bilinen aşağılık komplekslerinden birine adını vermiş. Macron ise Biden’a üstünlüğünü bırak, makam aracında denkliğini bile ispata gerek duymuyor.
Fransızlar dahi Napolyon Kompleksi’ni aşmış yani. Çekiştikleri İngilizlerle statü sembollerinde, çekemedikleri ABD’lilerle araç protokolünde boy ölçüştürmeye takılmayacak kadar rahat, komplekssizler.
Her koltuğunda bir ülke liderinin oturduğu otobüse binmekten gocunmuyor Macron. Marketlerinde rafları boş mu, değil mi; ona da bakmıyor. Fransızlar, rafta bulabildiklerini alabiliyor mu, alamıyor mu; ona bakıyor.
Sezai Karakoç şiirinden bilirsiniz. “Anne gitti”yse “herkes salonda toplansa da kimse evde değildir”. Para suyunu çektiyse bütün raflar dolu olsa da hepsi boştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; Alman, Fransız ve Amerikalılara, raflarının boş olduğunu haber verdi. Artık yokluk ve kıtlıkta eşitlendiklerini öğrendiler. Birbirlerine ütsünlük taslamaya hacetleri de kalmadı.
Onlar kendi dertlerine yansın; biz raf doluluğunda hepsinden, Biden’ın ülkesinden bile ayrı ve üstünmüşüz maşallah.
Gıda fiyatları da Erdoğan etkisiyle düşmeye başlamış hamdolsun. ‘Marketinize gidin, filelerinizi doldurun ve çıkarken de kime teşekkür edeceğinizi unutmayın’ diye Bakan Nebati, duyurmuştu.
Kuru kuruya büyüklenmek de iyi hissettiriyor olabilir. Macron’u aşağılamak, kimilerimizi rahatlatmaya yetebilir. Yine de ucuz alış-verişe kim hayır der!