La Casa de Papel’in 3. sezonunu izlemeye başladım. Fakat o da ne, zorlama eşcinsellik propagandasıyla tadını kaçırmasınlar mı güzelim dizinin!
Cılkını çıkarana kadar abartılmış, senaryoya yapay olarak boca edilmiş, rahatsız ettiği kadar eğreti de kaçan galizliklerden söz ediyorum.
Evet, cinsel yöneliminden dolayı kimsenin ayrımcılık ve şiddete maruz kalması savunulamaz.
Evet, bu güvenceyi içeriyor diye, İstanbul Sözleşmesi’nin aileyi bozmayı ve toplumu ifsat etmeyi amaçlayan bir proje olduğu safsatalarına katılmıyorum.
Evet, cinsiyetçi şiddetle mücadeleye taraftar olduğu için, KADEM’in uğradığı saldırıları da son derece haksız buluyorum.
Evet, İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladı ve yasal düzenlemelerle hayata geçirdi diye iktidarın eleştirilmesi, ailenin temeline dinamit koymakla suçlanması da akla ziyan...
İster insan doğasına aykırı bir sapkınlık, ister anlayış gerektiren bir hastalık ya da isterseniz bir tercih özgürlüğü olarak görün. Nasıl yaklaşırsanız yaklaşın, eşcinsellere cinsel yönelimlerinden dolayı şiddeti destekleyebilir misiniz? Müstahak ve mazur gösterebilir misiniz? Devlet onların eşit hak ve özgürlüklerden yararlanmasını güvence altına almak, canlarını korumak zorunda değil diyebilir misiniz?
Fakat tartışma sorunlu kabuller, sakat önyargı ve komplolar üzerinden yürüyor diye eşcinselliğin hem de göze sokarak özendirilmesi de mi tasvip edilecek? Bu mudur beklenen?
Farklı cinsel yönelimlerin ev içi veya sokak şiddetiyle ezilip bastırılmasını teşvike karşı çıkmak, bunu şiddeti alenen övme yani propaganda suçu saymak başka şey...
Eşcinselliğin kurguya yedirilerek düpedüz teşvik edilmesini onaylamak, basbayağı propagandasına ve özendirilmesine göz yummak, hatta alet olmak, bir de arka çıkıp olması gereken en tabii seçimmiş gibi sunmak başka şey...
Kusura bakmasın Netflix ama bir değil, iki değil, dizi ve film izlemek için platformuna gelenlere, ha babam bu ikincisini empoze ediyor, ha bire araya eşcinselliği normalleştirme ve sıradanlaştırma mesajları sıkıştırıyor.
Kullandığı dili tartışırız ama izleyicinin şurasına kadar getiren bu dayatmacılık karşısında Akit’in tepkisine hak vermemek elde değil.
Önceki gün yayınladıkları “Sapkınların Netflix tuzağı” başlıklı haber, bir gerçeği yansıtıyor. ‘Eşcinselliği yayma’ misyonuyla hareket ettikleri izlenimi ne uydurma diye hafife alınabilir ne de yersiz bir muhafazakar paranoyası.
“Gençliğin imanını şarkılarla çaldılar” haberindeki gibi içi boş bir duyarlılık değil yani bu kez.
‘Eşcinsellik propagandası diz boyu, hangi dizisini açsanız sansürsüz bir özendirme akıyor, çizgi filmlere kadar bulaştırdılar, nasılsa denetleyen yok, eşcinselliği olağanlaştıran sahneler fütursuzca sergileniyor ‘ dediği kadar var hani Akit’in.
Orange Is The New Black’ten Grace and Frankie dizisine, Stranger Things’ten Black Mirror’a, El Chapo’dan Narcos’a, Sabrina’dan Skins’e, House of Cards’tan Doctor Who’ya, Sis’ten Voltron Legendary Defender isimli çizgi filme...Gazete, uzun bir çeteleyle eşcinselliğin nasıl ‘aşılandığı ve göklere çıkarıldığı’nı örneklendiriyor.
La Casa de Papel’in son sezonunu da alın ekleyin işte o listeye. Yok artık Netflix!