Dünkü Yeni Şafak'la Sabah ayrı telden çalıyor.
NATO krizi, Litvanya Zirvesi'nde çözüldü. İsveç, üyelik için Türkiye'nin onayını Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan aldı.
Önü, açıldı açılmasına da... Yeni Şafak'a göre İsveç, şartları yerine getirmemiş.
Sabah'ın manşetiyse "Türkiye'nin dediği oldu" şeklinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlılığı sayesinde bir kez daha diplomatik zafer kazanmışız.
Ancak MHP lideri Bahçeli, Sabah'a katılmadı. O da zafer elde ettiğimiz fikrinde değil. Dünkü grup konuşmasında son kararı, Erdoğan'a bıraktı. Ama çekincelerini, itirazlarını da şöyle ortaya koydu:
"Sadece ABD istedi diye, F-16’yla ilgili parmak sallanıyor diye zillete tamam mı diyeceğiz? İsveç, PKK’nın Avrupa’daki mağarasıdır. Kandil Dağı neyse Stockholm aynısıdır".
Bahçeli'nin, "Türkiye dayatmaları sineye çekecek kabile devleti değildir" cümlesini de not edin. İsveç'le aynı çatı altında buluşmayı nasıl hazmedeceğimizi soruyordu.
Bahçeli ile Yeni Şafak, Kur'an yakmanın İsveç'te hâlâ serbest olduğunu da hatırlatıyor.
Oysa Sabah'a sorsanız NATO Zirvesi'nden eli boş dönmemiş, zaferle ayrılmışız. Ne istediysek almışız. Hatta son dakika şartımız bile karşılanmış, AB üyeliğimize destek de koparmışız.
Öyle mi peki? "Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde önünü açın, biz de NATO'da İsveç'in önünü açalım" şartı, kabul gördü mü?
AB üyeliğimize İsveç, NATO, ABD'den gönül alıcı destek sözleri geldi. Türkiye'ye, görüntüyü kurtaracağı bir çıkış imkanı verdiler.
Ama AB'de borusu öten, Almanya.
Ve Şansölye Scholz, NATO'yla AB ayrı diye buna katılmadı. Hem ikisini birbirine bağlamayı reddetti hem de İsveç'in, NATO'ya üyeliği hak ettiğini söyledi.
Sonuç ortada...
İsveç Başbakanı Kristersson, oteline dönüşte alkışlarla kutlandı. 'Dünyanın en mutlu adamı' ilan edildi.
Boyun eğdirdiğimiz ABD, NATO ve İsveç neden bu kadar sevinçli? Gelin de anlayın.
En sevinmesi gereken kişi, aslında CHP lideri. Güya İsveç, tüm umudunu Bay Kemal'e bağlamıştı. O kazanırsa NATO'ya gireriz diye hayaller kuruyordu. Öyleyse Bay Kemal başarmış, seçimi kazanamadığı halde istediğini yaptırmış oluyor.
İktidar medyası, o yaygaranın yanından bile geçmiyor şimdi. Bay Kemal'i, İsveç'in umudu olmakla hiç suçlamamışlar gibi.
'Kılıçdaroğlu söyledi, Erdoğan yaptı; o zorlamasa mecbur kalmazdı' yaveleri, yumurtlayabilirlerdi. Suçu, yine Bay Kemal'e yıkabilirlerdi. Yapmadıkları şey değil.
Farklı kıvırmayı deneyenler, bu kez Amerikanvari bir danışıklı dövüşmüş gibi gösteriyor. Erdoğan istiyor görünecek ama İsveç'in üyeliğini Meclis reddetmiş olacak, iktidar baskıdan kurtulurken Türkiye de parsayı toplayacakmış.
Kim mutlu, kimin dediği oldu; kafa karıştırıcı bir durum var. İki taraf da zafer kutluyorsa biri gerçek değildir, biri doğruyu söylemiyor.
Sizce hangisi!