New York'un gördüğü en tehlikeli uyuşturucu baronu ve gangasterlerdendi; Frank Lucas'ın nasıl enselendiğini anlatan bir belgeselde izledim.
Polis ve yargıdaki paralı adamları sayesinde korunuyor, yakalanamıyordu. Yakalansa bırakılıyor...
Satın alınayaman, fiyatları olmayan, inanmış 4 polisten bir ekip kuruyorlar. Sonunu getirmeye yetiyor. Güvendiği bağlantılarına, para yedirdiği kanun adamlarına rağmen...
O 4 polisten biri, belgeselde konuşurken en trajik yanının rüşvetçi savcı ve polisler olmadığını söyledi. En trajik yanı; mafya babaları ve gangasterlerin, toplumda polisten daha fazla takdir görmesiydi.
Onların yerinde olmak isteyenler, onları yakalayan polisler gibi olmak isteyenlerden daha çoktu. Asıl sorun da buradaydı; toplumsal ödül ve ceza sisteminin bozulmasında.
Kısa yoldan kefeni yırtıp şan, şöhret ve ışıltılılı hayatlara kavuşan kriminaller, başarı örneği oluyordu.
Gangasterlere imrenerek, mafya bababalarına özenerek büyüyenler daha çok oldukça da arkası kesilmiyor. Suçla mücadeleyi de kirli polislerin ayıklanmasını da zorlaştırıyordu.
Denzel Washington'un, Amerikan Gangsteri filminde canlandırdığı Lucas, bir rol modeldi. Onu bitiren polis de en çok buna içerliyordu. İyi adamlar yerine kötü adamlara öykünülmesine...
"Meşhur dolandırıcı Sülün Osman, cezaevinde 'alın teri ile yaşamak' konulu konferans verdi" başlıklı bir gazete kupürünü görmüşsünüzdür. Sosyal medyada dolaşıyor.
Galata Köprüsü'nü satarken yakalanıp hapiste yattığı sırada olsa gerek. 1962'de, içeride başarı sırlarını paylaştığı dersler veriyormuş. Meraklısının çok olduğunu, tahmin edersiniz.
Ama Sülün Osman, haysiyetine de düşkündü, laf ettirmezdi. Duygularını rencide ettiği için, Aziz Nesin'in kitabındaki bir söze dava açtığı bile yazar.
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Utanmaz Adam romanındaki Avnüssalâh da böyle bir karakterdir. Sahteakârın, üçkâğıtçının önde gideni. Fakat başarı hikâyesi, ağız sulandırır. Hayranları çoktur. Köşeyi dönmeyi nasıl başardığını anlattığı konferanslar, tıklım tıklım geçer.
Sıkıcı birtakım insanlardan, dürüstlük ve çalışkanlık dersi dinlemeye kimsenin ihtiyacı yok. İki sıra dolduramaz. Milletin karnı da tok bu ahlâklı kazanç lakırdılarına.
Bize yalan söylüyorlar, dersin. Sana kızarlar, yalan söyleyene değil.
Bizi soyduklarını söylersin. Yine sana kızarlar, soyanlara değil.
Desteklediğin söz ve eylemlerini değiştirenlere, karşı çıkarsın. Şimdi niye desteklemiyorsun diye, savrulmakla da seni suçlarlar.
Toplum; kötü adamları ödüllendirip iyileri cezalandırıyorsa geçmiş olsun. Bu çarpık düzen, polisiye tedbirle düzelmez.
EMEKLİLERE ZAM NEREDE TAKILDI?
New York'tan dönerken Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, emekliye zam düzenlemesi soruldu.
"Fazla uzamaz, yani en kısa zamanda... 2024'e inşallah bunun kararlarını vermiş olarak gireriz" dedi.
Memurlardan 6 ay sonra iyileştirme, ne kadar kısa bir zaman?
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'a da bir TV'de soruldu.
"Çalışmayı yıl sonuna kadar tamamlayarak emeklimizin yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.
6 aylık gecikmeyle mi emeklinin yanında olmaya devam edilecek?
Türkiye Yüzyılı'nda yaşıyoruz. Onu bırakın, 2018'de geçtiğimiz tek başlı Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin ana vaadi bile hızlı karar almaktı. Diğer ana vaadi de ne yetki istendiyse verildiği ve artık mazerete yer kalmadığıydı.
Hızlı karar alma sistemi, emekli maaşlarına gelince mi yavaşladı?
Niye uzuyor, şu zam müjdesi yolda nereye takıldı, ne bekleniyor; hâlâ açıklaması yok.
Ama biliyoruz; ekonomi müsait değil. Yanlış, kötü politikaların bedeli de en alttakilere ödetiliyor.