Meğer Ankara, KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine o kadar karışmış, o kadar karışmış ki Serdar Denktaş bile sonunda isyan etmiş.
Böyle giderse KKTC’nin bağımsız devlet olduğu iddiamıza da halel gelir, kimse buna inanıp bağımsızlığını tanımazmış.
Ankara daha önce KKTC seçimlerine burnunu hiç sokmaz, Denktaş dahil adaylar Ankara’nın onay ve desteğini almaya hiç uğraşmaz, Lefkoşa’dan kalkıp icazet almaya zinhar gelmezlermiş...Bunu ilk kez Başbakan Ersin Tatar yapmış...Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da ‘işte adayım’ pozu çektirmiş...Seçim rüşveti dağıtmak için yardım almış...Ankara ilk kez yavru vatan seçim kampanyalarında böyle açıktan taraf oluyormuş gibi.
Bu kadar göstere göstere olmamıştı daha önce, bu açıdan ilktir belki. Ama Ankara ilk defa böyle bir müdahalede bulunmuyor.
Hatta bırakın KKTC’yi, Avrupa’daki seçimlere bile karışma hakkını kendinde gördü AK Parti iktidarı.
Hollanda’da, kulağı Türkiye’de olan seçmeni Başbakan Rutte’ye karşı oy kullanmaya çağırmadı mı Cumhurbaşkanı?
Almanya’da, yüzü Türkiye’ye dönük seçmeni Şansölye Merkel aleyhine oy kullanmaya çağırmadı mı?
Gurbetçileri Merkel’e, Macron’a karşı dolduran bir Ankara, göbekten kendisine bağlı yavru vatan seçmenini mi dolduruşa getirmeyecek? Oylarına karışmayacak da kendi hallerine mi bırakacak? Seçimlerini etkilemeye, kimin kazanacağını belirlemeye çalışmayacak?
Hadi canım!...
Ama derseniz ki karıştı da ne oldu? Rutte mi kaybetti, Merkel mi kaybetti? Macron mu, Ankara istedi diye gidecek?
İşte o zaman hak veririm size.
AK Parti sadece biz de öyle zannedebilir. Fakat hariçten gazel okumak, aslında hiçbir memlekette hoş karşılanmıyor.
KKTC’de de farklı değil.
Ankara istedi, asıldı, bastırdı diye Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ilk turda sandığa gömülmedi. İkinci turda da favori aday, muhtemelen galip çıkacak.
Buna rağmen hala karışmaya devam etmek, sandıkla inatlaşmak, halkın iradesine ipotek koymaya kalkmak, beğenmediği oyu karalamak, karşı tarafı hain ve düşman gibi göstermek fena halde sorun.
Daha fenası ise kendisine layık gördüğü demokrasi standardını kendisi dışındakilerden esirgemesi, onlara vesayet altında yaşamayı reva görmesi.
Daha da fenasını sorarsanız...O da, dün bayraktarlığını kimseye bırakmadığı politikaları bugün suçlaştırması.
Dün HDP ile siyaseten ortaklaşıyordu, AK Parti bugün MHP ile ortaklaşıp HDP’ye karşı savaşıyor.
Dün Cumhurbaşkanı Akıncı gibi Kıbrıs’ta ‘toprak karşılığı barış, Annan planı ve feferasyon’lu çözümü savunuyordu. Bunu savunuyor diye bugün Akıncı’yı hain ilan ediyor, cephe alıyor, var gücüyle tasfiyesine uğraşıyor.
Yoksa, kimlerin seçimlerine müdahale etmedik ki!
TRT’de Mehmet Akif skandalı
“Yıldız’daki baykuş”, Mehmet Akif’in Abdülhamid için kullandığı bir ifade. Safahat’ta, hem de “Asım” bölümünde geçiyor.
Güya “Asım’ın nesli” olmakla övünenlerin şu yaptığına bakın!
Oysa daha neler demiyor ki Sultan Hamid’e!
Zalim mi demiyor? Kadınlar gibi kafesler arkasına saklandığını mı söylemiyor? Cuma selamlığında bile halka karışmaktan korkmakla mı suçlamıyor? Ödlek diye mi yermiyor? Yıldız Sarayı’ndan dışarı çıkamadığından mı dem vurmuyor?
“İstibdad” şiirinde de demediğini bırakmıyor Albdülhamid’e.
Milli şairimiz, kurduğu baskı ve jurnalcilik rejimi yüzünden sevmez, sultandan nefret
ederdi.
Yeni fark ettiler ki İstiklal Marşı şairimiz birden gayri milli oldu. Uyduruk bir senaryoda, ihanet planları yapan gizli bir cemiyetin üstadı olduğu iftirası, imayla atılabiliyor.
Abdülhamid’i ve saltanatı sevdirmek uğruna Mehmet Akif’e de mi dil uzatılacaktı!
Şimdilik üstü kapalı karalamaktan çekinmiyorlar. “Zulmü sevemem, zalimi alkışlayamam” mısralarıyla yetişen nasıl bir “Asım’ın nesli”yse!
İkisinin bir arada gitmediğini anlamış olmalılar. Abdülhamidçilik yapmak adına Akifçiliği feda etmeye karar verdiler herhalde.
Gazeteci Merdan Yanardağ, Sultan Abdülhamid’i despotlukla, zalimlikle suçladığı için Tele1’e ceza kesilmişti.
“Merhum Akif’in elden düşürülmeyen kitabı da toplatılacak mı öyleyse” demiştim. Bu hızla o da toplatılır.
Özrün bile kurtarmayacağı bir ayıp. Bakalım TRT nasıl temizleyecek?