Kendinden başlasaydı ya Mahathir çuvaldızı batırmaya

Akif Beki

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı Kuala Lumpur Zirvesi'nde, evsahibi Mahathir Muhammed "Dünyanın saygısını kaybettik" demiş.

Karar, dün "Mahathir çuvaldızı Müslümanlara batırdı" üst başlığıyla verdi.

Ama Mahathir'in ağzından çıkanları Karar kadar önemsediğini, o lafları inanarak ettiğini düşünmeyin.

Öyle olsa çuvaldızı az da şahsına batırırdı, zatını dışarda bırakarak konuşmazdı.

'Dikkat çeken özeleştiriler'de bulunmuyor, hayır.

"Kabul etmeliyiz ki İslam, terörizm ve kötü devlet yönetimiyle eşit görülüyor. Dünyanın saygısını kaybettik. Artık ne bilimin kaynağı ne de medeniyetin rol modeliyiz" edebiyatı paralaması, kulağa hoş geliyor.

Ama bunda kendi payı yok mu?

2003'e kadar tam 22 yıl, Malezya'yı tek adam olarak yönetti.

15 yıl aradan sonra, 92 yaşında siyasete geri döndü ve ilk ters düştüklerinde hapiste çürüttüğü eski yardımcısı Enver İbrahim'in desteğiyle seçimi kazandı.

Kazanırsa, İbrahim'i hapisten çıkarıp başbakanlığı ona devretmeyi vaat etmişti.

Hapisten çıkardı ama koltuğuna emaneten tekrar oturunca, vaadini hemen unutmuşa benziyor.

Verdiği söz hatırlatıldığında, tutmak için bir süre belirtmediğini söyleyerek Malezya'nın bekası için kendisinin vazgeçilmezliğini öne sürüyormuş.

Malezya, o olmadan yapamaz, onsuz ayakta kalamazmış gibi kalkmaya pek niyetli görünmüyor.

Bir de o bırakmaya hazır, koltuk sevdalısı değil, kendisi için bir şey istiyorsa namertmiş de Malezya'nın ona ihtiyacı varmış, ülke ve millet sevdası yakasını bırakmıyormuş gibi konuşmaz mı!

Bugün 93 yaşında ve yer üstündeki en yaşlı başbakan...

Fakat hala kötü yönetimlerin İslam dünyasına saygınlığını kaybettirdiğini söylerken kendisini katmıyor örnekler arasına.

Hala çuvaldızı başkalarına batırıyor. 'Kaç kardeşsiniz' sorusuna, her defasında kendisini saymayı unutarak eksik cevap veren çocuktan farkı yok.

Özeleştiri sanılan sözlerinde gizli bir 'haşa min huzur/söz meclisten dışarı' tavrı olmasa, dediklerine kendi inansa gereğini yapmaz mıydı?

Yapmadığına göre sorumluluğunu itiraf anlamında bir özeleştiriden söz edemeyiz.

Olsa olsa nefsine kör, içgörüden yoksun, halinden bihaber, gülünçlüğünün farkında olmayan birinin kendisini ofsayta düşürerek gelişigüzel savurduğu göz boyama eleştirileridir bunlar. Ciddiye almaya değmez.

Ne diyordu Obama; "Dünyadaki sorunların çoğu, zamanı geldiği halde kenara çekilmeyi bilmeyen yaşlı erkek liderler yüzündendir."

Mahathir de çenesine vurmuş o yaşlı erkeklerin en yaşlısından başkası değil. Bir elinde çuvaldız var ama öbür elinde aynası yok.

AK Partililere bir rahatlık gelmiş

Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, katıldığı sempozyumda gelişine konuşunca herkes şaşırdı. Ama doğrusunu isterseniz Başkan adına ben endişelenmiştim.

Hani karşısında oturan dinleyicilerin evsafını kastederek "Askeriyesinde, memurunda vesairesinde devleti temsil eden bir insan varlığı var aslında burada. Siyaseti demiyorum. Siyaseti Trabzon temsil ediyor, Karadenizliler. Makam sahibi olmak için bir imam hatipli olacaksın, bir de Trabzonlu, bizim dönemde öyle" diye espriyi koyvermişti ya...

Hitap ettiği topluluğun niteliğine şakayla karışık masum bir göndermeydi aslında. Gülüşmelere yol açtı nitekim. Tebessüm ettirdi. Hazirun da gülerek gırgıra vuran hatibe katıldı, hoş karşıladı.

Fakat mevzunun şaka kaldırır yanı mı var! En can yakıcı siyasi tartışmalar, nepotizm ve kayırmacılık konuları etrafında dönüyor.

'Eyvah, işte şimdi yandı Başkan, boş bulundu herhalde' dedim ama haybeye telaşlanmışım.

Ne parti sözcüsü Ömer Çelik ileri atılıp derhal ağzının payını verdi, Yılmaz'a bir hışımla haddini bildirdi...

Ne Yılmaz 'yanlış anlaşıldım, öyle demek istemedim, partimi suçlamak gibi bir kastım yoktu, maksadı aştım, o gafımla mutabık değilim, boşboğazlık ettiysem incittiklerimden özür dilerim' şeklinde bir zorunlu açıklamayla geri aldı esprisini.

Ne de 'gafile bak, olmayacak pot kırdı, düzeltmeye de düzeltmiyor hala sözlerini' diye kesin ihraç istemiyle disipline sevk edildi...

Tatlı bir rehavete kapılmış, epey rahatlamış görüyorum AK Partilileri.

O gölgesinden korkma, o yerin kulağı var diye yatak odasında bile fısıldaşarak konuşma, o istim üstünde oturma dikkati, tedirginliği kaybolmuş.

Ne oldu da oldu dersiniz, haşin havalar nasıl değişti? Bu rahatlamada bir yeni kurulan partiler etkisi sezmiyor musunuz siz de?

Hani 'gidilebilecek adresler çıktı, bir sürçen atın başı kesilmez, kimseye hemen kapıyı göstermeyelim, artık dağıtmadan toparlayıcı yaklaşalım' dedirten bir etkisi var sanki.

Yanılıyor olabilirim ama öyleyse hayırlı olmamış mı!

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (23)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.