Önce ateş edip sonra nişan almak, başkaları yaptığında yanlıştı. Hele eskiden çok kötüydü.
Belli ki unutulmuş...
İstiklâl Mahkemeleri dönemine neler denmiyordu oysa. Önce infaz edip sonra idam kararını arkadan yetiştiriyorlardı, diye verip veriştirenler nerede!
İstimi arkadan yetiştiren yargı uygulamaları geçmişte kaldıysa Hakkari›de olan ne şimdi?
DEM’li Hakkari Belediye Başkanı; 4 gün önce görevden alındı, 4 gün sonra mahkemeden cezası geldi.
Mehmet Sıddık Akış, aynı suçlamalarla 2014’ten beri, tam 10 yıldır yargılanıyordu. Dün “silahlı terör örgütünü yönetmek” suçundan 19 yıl 6 ay hapis aldı.
Devam eden davası adaylığına engel olmamış, seçime girmesinde sakınca görülmemiş ama kazanınca aceleye binmiş demek iş.
10 yıl beklenmiş, 4 gün daha beklenemedi. 2 ay evvel seçilmiş bir başkan, duruşmasına günler kala görevden uzaklaştırılıp yerine kayyum atandı.
Ne vardı yani... Şekil şartlarını yerine getirmek, zevahiri kurtarmak için dahi olsa 4 gün beklenemez miydi!
Yargı kararıyla başkanlıktan alınmış gibi gösterme gereği bile duyulmuyor.
Hatta kararın arkadan yetiştirildiği, önce infaz edip sonra mahkum eden göstermelik yargı pratiklerini çağrıştırmaktan da çekinilmiyor artık.
İktidar, bu rahatlığı mı sevdi, hepten salıp serdi mi... Artık nedense ele demokrat eve yasakçı kesilirlerken de aynı vurdumduymazlığı görüyoruz epeydir.
AK Parti Sözcüsü Çelik, seçime girmesine izin verilenlerin terörle ilişkilendirilemeyeceğini söylediğinde içeride kendilerini bağlamayacağına güveniyor. Sadece Hamas ve başka dış örnekler için geçerli bir genelleme sanki.
Yahut New York’taki Filistin gösterisine ABD polisi mi müdahale etti... AK Parti Sözcüsü, İletişim Başkanı ve diğerleri, kınama sırasına girerken de pek rahatlar.
Aynı gün İstanbul’da, Filistin için Bin Genç üyeleri şafak baskınıyla gözaltına alınmış, Azerbaycan şirketi Socar’ın İsrail’e petrol satışını protestoya katılanlarmış; oralı değiller.
Ele başka, eve başka ikili tavır ve tutarsızlıklarının yüzlerine vurulacağını akıllarına hiç getirmemiş kadar rahatlar hem de. Ahlakî üstünlüklerinden gayet eminler maşallah.
EN GÜZEL REFORM DUYGULARI NİYE KATLEDİLİR?
Anayasa Mahkemesi, bazı Cumhurbaşkanlığı yetkilerini iptal etti, reform başladı sanmıştık.
Düzeltme; Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Uçum’dan, İletişim Başkanlığıyla Adalet Bakanı Tunç’tan geldi.
Yok öyle değilmiş, yanlış anlamışız.
Merkez Bankasına başkan, üniversitelere rektör ataması gibi yetkiler, KHK yerine kanunla düzenlenmeliymiş. AYM kararı, buna dairmiş. 12 ay da süre vermiş.
Yani yetki iptali filan yokmuş. Cumhurbaşkanı’nın yetkileri, yerli yerinde duruyormuş. O yetkileri, 12 ay daha kullanmaya devam edecekmiş. 12 ay içinde gerekli kanunların çıkarılmayacağı da ne malummuş!
Yahu, hem reform hazırlığı yaptığınızı ilan ediyorsunuz hem de sizi zahmetten kurtaran AYM kararlarını ganimet bilip üstüne atlayacağınıza itiraz ediyorsunuz...
Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığını devralırken tane tane anlatmıştı. Ekonomiyi toparlamak için yapısal reformlar mecburiydi. Yapısal reformdan kasıt da ihale yasasından Merkez Bankasının özerkliğine, her alanda keyfi yönetimden kurallı yönetime geçmekti.
Niyetiniz cidden buyduysa işte size fırsat, AYM kapıyı açmış... Niye yüzlerine geri çarparsınız ki?
İktidar sözcüleri, AYM kararlarına sevineceğine sevinenlerin kursağında bırakmaya uğraşıyor.
Sezen’in “Hata” şarkısının nakaratından uyarlayarak sorayım:
E hani siz, en güzel reform duygularının katili değildiniz, bilâkis reformu siz yapacaktınız... Öyleyse neden?