Berat Albayrak’ın giderken söylediklerine katılmamak elde değil. “At izi it izine karıştı, Hak ile batılı ayırmak zorlaştı” demişti.
Daha mı iyi bileceğiz! O karıştı diyorsa karışmıştır, zorlaştı diyorsa zorlaşmıştır.
Fakat iktidar sözcüleri hala at izini it izinden, Hakkı batıldan ayırmaya yardımcı olmuyor. Kolaylaştırmıyor, daha da zorlaştırıyorlar.
İktidar propagandistlerine bakarsanız, Türkiye’nin gerçek gündemi CHP’deki taciz ve tecavüzlerle muhalefetin olmayan darbe çığırtkanlıkları ve teröristlikleri.
Koronaya karşı yaygın aşılama, dünyada başlayalı bir ay oldu. Bizde henüz denek dışında ilk doz vurulmadı, tedarik ve aşılama takvimi de sır.
Türkiye’de çalışan nüfusun yarısı asgari ücrete talim ediyor. Ama tam olarak ne kadarı? Açıklanmadığı için o dahi bilinmiyor.
TUİK’in işsizlik, enflasyon rakamları gerçeği ne kadar yansıtıyor; o da ortada.
Evine ekmek götüremeyen yani geçim sıkıntısı çekenlerin sayısı, her geçen gün şahlanıyor.
Aynı hızla şahlanan üç şey daha var.
Geçilmeyen yola, köprüye; uçulmayan havaalanına vergilerimizden ödenen Hazine garantileri, bir!
Temel ihtiyaç maddelerine gelen zamlar, iki!
Ve yanlış para/kur politikaları yüzünden katlanan faiz borcumuz, bu da etti mi size üç!
Ama iktidar sözcüleri, bu şahlanışları konuşmayı, uzatmayı, büyütmeyi sevmiyor. Muhalefetle boş polemik konularına ise bayılıyorlar.
Hain, teörist, ajan ve darbeci diye diye, Millet İttifakının damarına bassın, kışkırtsınlar. “Bay Kemal” de “sözde Cumhurbaşkanı diyerek milli iradeye ve demokrasimize saldırmış” olsun. Onlar da “hah, bize işte bunlarla gelin” buldumcukluğuyla üstüne atlayıp köpürtsünler.
Ne zaman bir kaşık suda fırtına koparılacak olsa...Bakıyorsunuz, hiçbiri atışma fırsatını kaçırmıyor. Yaygarayı basmak için kuyruğa giriyorlar.
Hadi kaybolan rezervlerin, doları frenlemek için yok yere yakılan 130 milyar doların da peşine düşelim deseniz, konuşma iştahları birden kaçıyor.
Halk sağlığı tehlikede, ekonomi normale dönemiyor diye kayıp aşıların peşine düşmeye çağırsanız, yine hiçbiri istekli görünmüyor.
Ama ne zaman muhalefet partilerinde hayali terörist ve darbeci avına çıkılsa, hepsi tam kadro hazır. Büyük oyunu görüyor, sinsi tehlikeyi canla başla savuşturuyorlar.
Aşı, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklardan sual edenleri gerçek gündemi saptırmaya çalışmakla suçlamak da adetlerindendir.
Halkı bile ikiye ayırıyorlar. Cumhur İttifakına destek verenler vatansever, gerçek halk. Diğerleri hain ve gayrimilli.
Muhalefet seçmeninin iradesi, milli iradeye dahil ve onun tamamlayıcı parçası sayılmıyor. O yüzden muhalefete, ağızlarına ne gelirse söylemeyi hak görüyorlar kendilerine.
Muhalefetin verdiği her karşılık ise maazallah milli iradeye saygısızlık ve demokrasimize saldırı...
Semra-Bilal Çetin çifti, ahir ömründe Demirel ile bir röportaj yapmıştı. Vatan gazetesindeydi.
Fötr şapkasıyla 6 kere gidip 7 kere gelen Demirel’e, iktidarların ne zaman düşüşe geçtiğini sormuşlardı.
Şu cevabı vermişti: “Halkın gündemi ile Ankara’nın gündemi arasındaki makas açılmaya başladığında...”
Herhalde Demirel’den iyi bilecek değiliz, ondan çok kim tecrübe etti!
Ankara’nın yapay gündemiyle halkın can yakan gündemini birbirinden ayırmak zorlaştı. Bunu da herhalde Berat Albayrak bilecek konumdaydı.
Marcel Proust, kült romanı “Kayıp Zamanın İzinde”yi 17 yılda yazmıştı. 3 binden fazla sayfa, milyonu aşkın sözcükle...
Kayıp aşıların, paraların, özgürlüğün, hak ve hukukun izinde bizim daha kaç yıl, reform ve sözcük harcamamız gerekecek, Allah bilir.
Güçlünün haklı olmadığı düzen bu mu!
İktidar yetkilileri, CHP İstanbul İl Başkanı’nı, birçok terör örgütüne üye olmakla suçluyor.
Ama “Bayan Canan”ın terör örgütü üyeliğinden bilinen bir mahkumiyeti yok.
Kimin terörist, kimin suçsuz olduğuna siyasi iradenin, yargı yerine karar verdiği diğer örnekleri koyun bir kenara...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti, üstünlerin hukuku yerine hukukun üstün olduğu bir düzen kurmayı vaat etmişlerdi.
Güçlüler haklı olmayacaktı. Onların düzeninde, haklılar güçlü olacaktı.
Söyleyin şimdi:
Yukarıdaki örnekte üstünlerin hukuku mu geçerli, hukukun üstünlüğü mü? Haklılar mı güçlü, yoksa güçlüler mi haklı? Hangisine benziyor?