İcradan mal almaktan çoğu kimse çekinir bizde.
Toplumumuzda 'ahlı mal alınmaz' diye yaygın bir inanış hakim.
Hatta Google'a yazdığınızda; icradan mal almak dinen caiz mi, değil mi diye çokça fetva sorulduğunu görürsünüz.
Başkasının düştüğü zorluktan faydalanmanın hayır getirmeyeceğine herkes mi inanıyor, hayır. İcra ihalelerinden pek de öyle olmadığı anlaşılıyor.
Yine de insanımızın içi bu konuda rahat değil. Gönülsüz, mecburiyetten satılan malın uğursuzluğundan korkuluyor demek.
Fakat Katar, varlıklarımıza ahlı gözüyle bakmıyor olabilir.
Dün bunu duyduğunda şaşkınlık geçirenlerimiz olduğunu öğrendik. Dost ve kardeş Katar'dan hiç ummazlarmış, beklenmeyen bir şeymiş gibi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Katarlı muhatabı es-Sani ile Doha'da basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Katar'a mali destek istemeye mi geldiği sorulduğunda TRT, yayını kesmiş. Orası büyütüldü.
Sonra es-Sani'nin bir cümlesinin, çok daha büyük haber değeri taşırken gölgede kaldığı fark edildi.
Katar Dışişleri Bakanı, Türkiye'deki ekonomik gidişatı yakından izlediklerini, doğacak fırsatları değerlendirdiklerini söylemişti.
Çeviri iyi olmadığı ve alttaki sesi bastırdığı için ne dediği, nasıl dediği kayıttan tam duyulmuyor.
Oysa 'dedi mi, demedi mi; öyle mi dedi, böyle mi dedi' tartışması bile saçma.
Faraza demedi, fırsatları kolladıklarını ve sıkışıklığımızdan yararlanacaklarını düşünmeyecek miydik?
Katar'ı ne zannediyorduk, kâr amacı gütmeyen bir hayır kurumu muydu ki çıkarlarını gözetmeyecek!
Allah var, es-Sani "Türkiye'deki yatırımlarımız eski, Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunlar geçici" minvalinde ifadeler de kullandı.
Ama 'fırsat değerlendirdikleri' cümlesi, birçok destekleyici ifadenin arasında sarfedilmiş olsa bile bakışı gösteriyor.
Çavuşoğlu, ekonomimizin yabancı yatırımcılar için giderek cazip hale geldiğini belirtiyordu.
Es-Sani'nin tartışılan ifadesi ise cazip hale gelmekten yabancı yatırımcıların ne anladığını ortaya koyuyor.
Eloğlu 'ahlı dalda bülbül ötmez' diye gözünün yaşına bakar mı? Bakmıyor. Ucuzlamanı kolluyor el çırparak.
Yabancıya cazip hale getirmek için paranıza değer kaybettirirseniz, başka ne beklersiniz ki!
Herkesin bildiği şey söze dökülmese, ağızdan kaçırılmasa gerçeği değiştirir miydi? Öyle değilmiş, yabancılar varlıklarımızı düşeş kadar bulunmaz fiyata almakla hiç ilgilenmiyormuş gibi mi olacaktı?
Çin modeliyle büyüme denilen bu zaten. Güya halkı yoksullaştırma pahasına ülke varlıkları ucuzlatılarak dış yatırım çekilecek.
Darboğaza girmemizden yararlanmaya kalktığı için Katar'ı ayıplayabilir, kızabilir miyiz?
Açık açık söylemedikleri sürece, ne gözle baktıklarını, bizle ilişkilerde çıkarlarını kolladıklarını aklımıza getirmeyecek miyiz yani?
İnanışımıza göre ah yerde, duman gökte kalmaz, eyvallah. Ama devletler arası ilişkilerde kardeşlik ve dayanışma bir yere kadar, çıkarlar baki kalır.
Erbaş meğer Cübbeli'ye söylüyormuş
Prof. Ali Erbaş Hoca, 4 Aralık'ta şöyle uyardı:
"Diyanet İşleri Başkanlığının gündelik tartışmaların içine çekilmesi, son derece yanlıştır, son derece üzücüdür. Din ve diyanet konularında yazan, konuşan ve paylaşım yapan herkesin bu konuda çok daha hassas olması gerekmektedir."
Doğrusunu isterseniz Erbaş Hoca'ya hak verecektim. Bir "Dini, Diyanet'i siyasete kim çekiyor" yazısı döşenmek için uyarısını not etmiştim.
Hoca lakaplı Cübbeli Ahmet'in 3 Aralık'taki nas itirazının da üstüne gelmişti. Sanki onu destekliyordu.
Cübbeli, faizde nas kriterini hatırlatan Fatih Altaylı'ya özetle şöyle çıkışmıştı:
"Varlıklı babam böyle bir krizde battı. Esnaf tedirgin, iyi gitmiyor. Nas anladık da burası şeriat devleti mi! Yarım nas olmaz. Madem öyle yüzde 1 bile faiz vermeyeceksin.
Bakın bu durum İslam’a büyük zarar veriyor. İslam’da faiz yoktur ama parayı korumak vardır. Paranın değer kaybı kadar faiz olabilir, fetvalar var.
Milleti göz göre göre batırmayı nassa bağlarsanız, milleti nastan, Kur'an’dan soğutursunuz. Dini suçlu hale getirirsiniz."
Paramızın değersizleştirilmesinin gerekçesi olarak dinin kullanılması, Cübbeli'yi dahi çileden çıkarmıştı. "Bu ekonomik politikayı nas diye sürdürürsen ve millet batarsa herkes Kur'dan, İslam'dan bilecek" diye feveran ediyordu.
Fakat dün 6 Aralık'ta, Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar'a hareketinden önce şöyle dedi:
"Stokçuluk biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanımın yanında bunu konuşmak bana düşmez ama bizim dinimizde de haramdır."
Sandığımın aksine, Erbaş'ın uyarısı meğer Cübbeli'yi hedef alıyormuş, işte o zaman anladım. Az daha adresi şaşırıp ikisinin de iktidarı uyardığını yazarak başımı belaya sokacaktım. Allah korumuş!