Başlarda şöyle düşündüm; iktidarın Kanal İstanbul ısrarını anlayamadığı için, rantla ilişkilendiren açıklamalara kolayca sarılabiliyordu karşı çıkanlar. Başka sebebi olamaz, başka izahı bulunamazmış gibi...
Halbuki, arkasında arsa spekülasyonu arayanların neye dayandığına baktığınızda elde fazla bir şey yoktu. Sembolik anlamlarından çok daha ucuz ve hafif pahada şeylerdi. Dudak uçuklatacak yatırım değerlerinden çok, yatırımcısının kimliği yüzünden sansasyonel olan tapular...
Katar Emiri'nin annesi 44 dönüm arsa almış, en çok tapu toplayan ilk üç şirket Araplarınmış, onların aldığı arazi toplamı da 300 dönümmüş vesair.
Bu ölçekteki bir arazi rantı, Kanal İstanbul büyüklüğündeki çılgın bir projeyi yapma ısrarını açıklayabilir miydi?
Neden bu ısrar, arkasında ne var diye tapu trafiğine dikkat kesilmeye devam etti yine de millet.
Belediyelerin tapu kayıtlarına erişim yetkisiyle oynandığı haberleri, ne saklanmak isteniyor şüphesini körükledi.
Gün geldi, AK Parti de bu rüzgara karşı koyamadı. Grup Başkanvekili Cahit Özkan bile içinden çıkamayıp projeyi arazi rantına bağladı. 'Bakmayın siz, yapılmasını aslında en çok CHP'liler istiyor, çünkü birçok CHP'li Kanal İstanbul'dan arazi kapattı' deyiverdi.
Arazi kapatan CHP'liler kim çıkacak diye beklerken bu kez de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Allbayrak'ın bölgeden arazi satın aldığı çıkmasın mı!
Kanal İstanbul vaadinden bir yıl sonra, 2012'de alınmıştı. Fakat hepi topu 13 dönümdü.
Toplu iğne başı kadar bile olsa konumu nedeniyle, Albayrak'ın bu şartlarda oradan toprak alması haber değeri taşır, konuşulur, eleştiri ve haklı tepki çekerdi elbette.
Önemsiz değildi deşifre olan yeni bilgiler. Ancak her şeyi açıklamaya yeter miydi?
Son ifşaatı eskilerine eklediğinizde bile, atılan taşla ürkütülen kurbağa arasında bir orantı kurmaya el vermiyordu hala.
Belki bildiklerimizden daha fazlası vardı, belki yok, kim bilir.
Ne ki hepsi bu kadar da olsa, ekonominin umut vermediği bir dönemde altından kalkılamayacak bir projeyi önceleme ısrarını anlayamıyor, anlayamayacak insanlar.
Bir yere oturtamadıkça, Kanal İstanbul'da diretilmesinin gizemini çözemedikçe de matruşka bebekleri gibi açtıkça içinden hep bir tane daha sürpriz rant hesabı çıkacağına inanacaklar.
Baştaki kanaatim değişti. Projenin, sırf rant çıkarına indirgenmesine kolayca inananları suçlayabilir miyiz diye soruyorum artık.
İBB'nin İstanbul'a ayırdığı yıllık yatırım bütçesi 10 milyar lira. Ulaştırma Bakanı Cahit Turan açıklamıştı. Kanal İstanbul, 25 milyar Avroluk İstanbul Havalimanından daha pahalıya mal olacak, daha yüksek bütçeli olacaktı. Bu da maliyeti asgari 130 milyar liradan başlayacak, çok daha üstünde bir rakama patlayacak demektir.
İstanbul'un en az 13 yıllık yatırım bütçesini bir kalemde yutacak, inşası 8 yıldan aşağı sürmeyecek bir karadelik gibi görünmesi bundan.
Diyanet'in dahi enflasyonla mücadelenin kazanılacağına inancını yitirdiği, ekonomi yönetimine güvenmediğini saklayamadığı, paramızın eriyerek enflasyona yenileceğini öngördüğü faiz fetvasını hatırlayın!
Dolar karşısında TL'ye sahip çıkmaya, enflasyonla mücadeleyi desteklemeye çağırmak için hutbe okutan Diyanet böyle hissediyorsa cemaat ne haldedir, siz hesap edin!