Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Meclis’e getirilen torba yasa teklifine şöyle isyan ediyor:
“Meclis’te yoksan, orada senin derdini anlatacak kişi de yok. Orası işveren ve sermaye ağırlıklı bir Meclis. Baktığımız zaman pakette 25 yaş altına esnek çalışma var. Bu, kıdem tazminatı hakkının tırpanlanması demek. Bunun dışında ne var, emeklilik hakkının sınırlandırılması var. Başka ne var, kayıt dışı istihdama göz yumulması var...”
Türk-İş Başkanı da bunu söylüyorsa gerisini siz düşünün!
Sanki fazlası yok mu ayrıca?
Çıkarsamalarına şunu da ekleyebilirdi:
“Düzenlemede, işçilere karşı patronları kollamak kadar, ekonomi kötüleşirken işverene maliyetini hafifleterek toplam çalışan sayısının eksilmesini önleme amacı da var.”
Atalay, bunu göremeyecek biri değil. Fakat sendikacılık gereği, haklı olarak işveren-işçi karşıtlığı üzerinden ele alıyor.
Şu tepkisi de aynı bakış açısının ürünü:
“Türkiye’de kayıt dışı istihdam oranı yüzde 34 düzeyinde. Yani her üç kişiden biri sigortasız ve güvencesiz çalıştırılıyor. Paketle kayıt dışı işçi çalıştıran işverene adeta af var.”
Oysa, aftan ziyade resmi işsizliği düşük tutma arayışı daha baskın durmuyor mu?
‘Kayıtta göstererek çalıştırsın da varsın sigorta ve kıdem tazminatı yükünden kaçınarak çalıştırsın’ denmiş olmuyor mu?
İşverene sağlanan kolaylıkla...Kayıt dışı, göstermeden çalıştırılanı; ‘çalışıyor’ gösterebilme imkanı getiriliyor.
Gerçekte işsizliğin azalmasına faydası dokunur mu, çok şüpheli. Ama kayıtlı çalışanların da kayıt dışı şartlarına kaydırılmasına yol açacağı su götürmez.
“Yüzde 34’lük kaçak çalıştırılan nüfusun ne kadarını resmiyete yansıtabilirsek o kadar kar” mantığı hakim. Kayıtlı çalışanları, kayıt dışına çıkarır gibi hak kaybına uğratma pahasına hem de.
Gelecek güvenceleri ellerinden alınacak, eyyamcılaştırılacaklar.
Yarını düşünmeden bugün kazandıklarını bugün yiyecek ve şükredecek çalışanlar. İktidar da bir günü daha kurtaracak.
Ekonomide göstermelik düzelmeler, bilanço makyajlarıyla iyileştirmeler neye yarayacaksa, kağıt üstünde allayıp pullayıp rakamları süsleyerek kimi kandıracaksak artık...
Toparlanmış, çok iyi gidiyormuş, bakın işsizlik de mucizevi biçimde geriliyormuş gibi yapınca gerçek hayatta da sorunlarımız çözülecekse ne ala!
Geçen yıl binde 9’a düşen büyüme, bu yıl binde 3’e çakılacak. Hazine ve Maliye Bakanlığının öngörüsü bu.
IMF, kişi başına milli gelirimizin gerileye gerileye 15 yıl önceki 2005 seviyesine gerilediğini tespit ediyor. ( 7 bin 658 dolar)
Enflasyonla faiz çıkıyor, dolar tutulamıyor, paramız pul oluyor.
TÜİK, geçen yıla göre bu yıl aynı dönem işsizliğin yarım puan düştüğünü açıklayınca acı gerçeklerimiz değişiyor mu? Ki, sayım usulü değiştirilince sihirli el değmiş gibi işsizlerin hayatı da kanunla değişsin!
Özdağ’ın derdi FETÖ’yle mücadeleyse
İYİ Partili Ümit Özdağ, eğer parti içi rakiplerini değil de gerçekten FETÖ’yü tasfiye etmek istemiş...Buğra Kavuncu’yu bunun için FETÖ’cülükle suçlamış olsaydı...
FETÖ’nün düzmece ihbar yöntemlerine benzemeyen bir yol bulurdu.
Kulağına fısıldayan istihbarat kurumu varsa onları da terslerdi. Niye gereğini yapmadıklarını, yargıya gitmediklerini sorardı. Devletin istihbari duyumunu, rakibine karşı kullanması için kendisine sızdırmalarından şüphelenir, rahatsız olurdu. Siyasi operasyonlarına alet olmaz, hemen savcıya koşardı.
Ve Kavuncu’yu değil, asıl o dedikoduyu yayan yetkilileri görevi ihmal ve yetkiyi kötüye kullanmakla suçlardı.
Muhalefetle mücadeleye FETÖ’yle mücadele süsü verilmesine de şiddetle karşı çıkar, kendisi de buna ortak olmazdı.
Velhasıl...Terörle mücadeleyi siyasi çıkarlarına alet etmenin, karanlık bir FETÖ yöntemi olduğunu bilir, söyler ve reddederdi.