Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, iki hafta kadar önce kamuda tasarruf ve verimlilik paketini açıklamıştı. İsraf ve verimsiz yönetimin itirafıydı.
Ama olsun, şu savurganlık bir bitsin de varsın sorumluları bitirsin diye memnnuniyetle karşılandı.
Yalnız, giderilmesi gereken başka şüpheler vardı. Meselâ iktidar, bir taşla iki kuş vurmak için tasarrufa kendi de giriyor gibi gösterip sadece muhalefet belediyelerini mi sokacaktı? Yoksa ciddi ciddi itibarından tasarruf edecek miydi?
Uygulamada anlaşılacak, demiştim. Anlaşılmaz sanılmasın.
Halkın kemeri geçen yıldan beri sıkılıyor, halkın boğazından kısmaya çoktan başlandı. Kamudaki israfı kesmeye ise daha yeni sıra geliyordu.
Devleti yönetenler, nihayet ayaklarını yorganımıza göre uzatma sözü veriyor fakat millet, tutacaklarından emin olamıyordu.
Makam aracıyla çoklu ve ballı maaş saltanatlarına son verilecekti. Maaşlara üst sınır konuyordu. Araç alım ve kiralamaları kısıtlanacaktı. Kısıtlama; personel alımlarını, bina satın almaları ve kiralamalarıyla tâdilatlarını da kapsayacaktı.
100 milyar lira tasarruf hedefleniyordu. Gerçi bütçedeki kara deliğin yanında bu yamanın lâfı olmaz, çok küçük kalırdı. Yine de hiç yoktan iyiydi.
CHP Sözcüsü Yücel de duyduklarına inanmakta zorlanmıştı. Amacın, israfla değil CHP’li belediyelerle mücadele olduğundan şüpheleniyordu.
Tasarrruf bahanesiyle kaynaklarını ve kaynak kullanımlarını kısıtlayarak CHP’li belediyelere iş yaptırmamak mı! Yok canım, çok istismar gördük ama halkın tasarruf talebi ve beklentisi de istismar edilecek değildi.
Parti ayrımı yapılır, tasarruf diyetine yalnızca muhalefet belediyeleri sokulursa CHP’nin eleştirisi, yerden göğe haklı çıkardı.
Zaten AK Parti, 20 yıl önce iktidara gelirken vaat etmişti bu tasarruf paketini...
20 yıl sonra hâlâ arpalığa çevrilen kamu şirketlerini, bankamatik memurlarını, ballı maaşları, makam odası ve konvoy saltanatlarını konuşmamız bile gırtlağa kadar israf ve peşkeşe batıldığını doğruluyordu.
Derken Cumhurbaşkanı Erdoğan, salı günü Sayış’tayın kuruluş yıl dönümünde merakları giderdi. Tasarrufun aslında kime geldiğini açıklığa kavuşturdu. İfadesi aynen şöyle:
“Milletin vergilerini harcayan hiçbir kurum, savurganlık içinde olamaz. Son dönemde eş dost atamalarıyla birlikte belediyecilik işlemlerinin yapıldığını üzülerek görüyoruz. Kimse kusura bakmasın. Milletin parasıyla gazetecilere Roma turu yaptırmanın hiçbir gerekçesi olamaz. Bu hassasiyetimizin yeni bir göstergesi olarak tasarruf paketini açıkladık.”
Tasarruf paketi CHP’li belediler içinse gerisini tahmin edersiniz.
Ucu AK Parti’ye dokunan savurganlık örnekleri yok sayılacak, demektir.
Erdoğan’a nasıl cevap vermişti İmamoğlu:
“Sayın Cumhurbaşkanı mı bana kamu parasını korumayı öğretecek? 2014’te İBB, 570 kişilik Güney Kore gezisi düzenlemiş, maliyeti 14 milyon dolar!...”
SİNAN OĞAN TEK FİSKEDE NAKAVT
Ne derler bilirsiniz; her istediğini söyleyen, istemediğini işitmeye de hazır olsun.
Sinan Oğan, Kılıçdaroğlu’ndan alacağı cevaba hazır değilmiş anlaşılan.
Yoksa hiçbir şey olmamış gibi çıkıp, rahat rahat atıp tutmazdı herhalde.
Plana hâlâ sadık kalmasını ve “biz Altılı Masa adayını desteklesek, cumhurbaşkanı seçtirseydik Türk ekonomisinde kriz olacaktı” sözlerini kastediyorum.
Kılıçdaroğlu fırsatı kaçırmadı tabii, taşı gediğine şöyle oturttu:
“Sinan Bey, bize destek verseydi bir ekonomik krizle karşılaşacağını biz de biliyorduk. Şimdi ekonomik krizi yok, durumu da keyfi de gayet yerinde” maşallah.
Tek fiskede nakavt.