Arap Birliğinin son darbesiyle, İslam NATO’su hayalleri yerle bir oldu ama veda edildiği anlamına gelmiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brüksel’deki NATO’dan çekilmeyi telaffuz etmeye başladı.
Dün şöyle dedi: “Siz NATO müttefikinizin yanında mı yer alacaksınız yoksa bu terör örgütlerinin mi? NATO üyeleri içerisinde tek Müslüman ülke Türkiye. Bunu düşünmeye doğru gidiyoruz...”
Aynı gün, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg şunu söyledi: “Türkiye’nin meşru güvenlik endişeleri var. Başka hiçbir müttefik Türkiye kadar terörist saldırıya uğramadı.”
Ve Suriye müttefikimiz Putin’in, bu kadarını bile ağzına almamış Suud Kralı’nı Riyad’da ziyaret ettiği gün söylendi bunlar.
Arap Birliğiyle Başika krizinden beri, alternatif NATO arayışlarına girerken eldeki NATO’dan da olmayalım diye yazıyorum.
İki ittifak arasında ittifaksız kalmak da var.
Her şeye rağmen henüz resmen çekilmedik Riyad’daki karargahtan. Fakat duramayacağımız da ortada.
Brüksel’dekinden çekilme tartışmalarıysa start aldı bile.
“Haçlı NATO’suna güven olmaz, çifte standartlı ve ikiyüzlüler, PKK terörüyle mücadelede bizi hep yalnız bırakıyorlar” diye başlayan bir hayal kırıklığı birikiminin üzerinde yükseliyordu alternatif NATO hayalleri.
2015’te, Suud liderliğinde, Riyad merkezli ‘Teröre karşı İslam İttifakı Ordusu’ kurulunca, bizim iktidar medyası bu yüzden heyecan ve coşkuyla dalgalandı.
“Yaşasın, İslam NATO’su geliyor, Haçlı NATO’sundan kurtuluyoruz” şeklinde sevinç çığlıklarıyla karşılanmıştı.
Hatta...
2016’da, ‘dev’ diye köpürtülen bir tatbikat bile yapılmış, gövde gösterisine 20 küsur ittifak ülkesi katılmıştı.
200 bin ‘seçkin’ asker, üç hafta boyunca “Kuzeyin Gök Gürültüsü”adı altında savaş senaryoları oynamış, bizimkilere bakılırsa ‘düşmana korku salmış’lardı.
Ne ki o gösterişten bu yana herhangi bir terör örgütüne karşı ne adı ne bir eylemi duyuldu bu ittifakın.
Musul IŞİD’den geri alınırken yoktu. Fakat Türkiye’nin, Kürdistan yönetiminin davetiyle IŞİD’e karşı konuşlandığı Başika’daki askeri varlığına en sert tepki İslam NATO’su ortaklarından geldi.
Suriye’de de IŞİD’e karşı hiçbir aksiyon almadı bu güç. Fakat Türkiye’nin, YPG’ye karşı her adımında karşısına ilk onlar dikildi.
Ankara’yı, Irak’ta da Suriye’de de her defasında komşu ülkelerin egemenliğine saldırmak, ‘işgalci’ olmak ve Arap ulusal güvenliğine tehdit oluşturmakla suçladılar.
Ne ümmet NATO’su dinlediler, ne din kardeşliği taktılar. Ayağımıza çelme takmaktan geri durmadılar.
Esti, gürledi ‘Kuzeyin Gök Gürültüsü’ ama yağmaya gelince tek damla düşürmedi.
Sözüm ona Haçlı NATO güvenilmezdi de bu ümmet NATO’su mu güvenilirdi! Ona sırt dönülemezdi de buna mı bel bağlanabilirdi!
Türkiye’yle ‘Teröre Karşı İslam İttifakı’ adı altında askeri pakt oluşturan 33 ülkeden Arap Birliği üyesi olanlar... Pakta son anda giren Mısır’ın ev sahipliğinde ve Irak gibi pakta girmeyenlerin talebi doğrultusunda bile...Türkiye’ye karşı derhal birleşebiliyor. Bir değil, iki değil, kaçtır hem de.
Kağıt üstünde dağılmasa da ölü doğmuştu, daha ikinci haftasında düşükle sonlanmış bir girişimdi.
Fakat, ilk günden çatırdamaya başlayan bizim temelsiz, çürük hayallerimiz, ancak 4 yıl sonra yıkılabildi.
Alternatif NATO hülyasına ise hala veda edemiyoruz.