İstanbul belediye başkanlarının yolu hafta sekiz, gün dokuz Karar'a düşmüyor.
İmamoğlu'nun ziyaretinde de Hamidiye Su'da koparılan fırtınayı konuşmaya haliyle sıra gelmedi.
Şehir Tiyatroları'nın güncellenen repertuvarına, Necip Fazıl'la Mustafa Kutlu ve İskender Pala'nın kaldırılan oyunlarının hangi saikle elendiğine dair eleştirilerimizi konuştuk mesela.
Kendisine teknik ve mali bir tasarruf diye bilgi verilmiş. Dışlayıcılığa göz yummayacağını; partizan tercih ve ideolojik garezle hareket edilmediğini, altında bir kasıt aranmaması gerektiğini söyledi. Ama komplekssiz ve eleştiriye açıktı. Varsa seçimlerde yanlışlık düzeltilir, bugün kaldırılan yarın gözden geçirmelerle yine konabilir rahatlığıyla yaklaştı.
Hamidiye'ninse ancak su ikramı sırasında espriyle karışık geçebildi lafı.
Bizim de Karar'da, tamamen mali gerekçelerle başka marka bir su kullandığımızı, misafirimiz sormadan gırgıra vurarak izah ettik.
İmamoğlu seçilmeden, İBB AK Parti'den CHP'ye geçmeden önce de suyumuz aynıydı. Siyasi protesto ya da ideolojik boykotlara katıldığımızdan değildi. Sonradan değiştirmemiştik...
Latifeyle yanlış anlamamasını isteyerek uzattığımız sudan afiyetle içti. Fakat o da Hamidiye almayı bıçak gibi kesenlerle ilgili tartışmaların üstünde durmadı, durmaya değer görmedi. 'Ne acayip hazımsızlık, bu nasıl bir partizanlık' edasında karşılık verdi, gülüşerek geçtik.
Nihayet dün başka yerde sorulunca ilk tepkisini göstermiş İmamoğlu. "Her gün Hamidiye Su içiyorum, bana gayet iyi geliyor. Kime yaranıyorlar anlamıyorum. Satışları arttı, yok satıyor. Bunlara gülüyorum" diyor.
Gülünmeyecek gibi de değil, nesini ciddiye alacaksınız böyle işgüzarlığın!
Ayrıca kimi cezalandırıyorsunuz?
Hamidiye Su milletin malı, İmamoğlu'nun değil. İnönü'den CHP'ye miras da kalmadı. Tafranız kime? Siyasi eylem niyetiyle içmeyi bırakıyorsanız, kim bu eylemin muhatabı?
Adı üstünde Hamidiye, Sultan Abdülhamid'in mirası.
Hayrat çeşmeleri, sebilhaneleri gibi ticari yatırımlarına da düşkün bir padişahtı Abdülhamid.
Yazarken bulamadım şimdi nerede okuduğumu, fakat şahsi mülkiyetine geçirdiği Hereke halı fabrikasını bereketlendirmek için İstanbul'dan günlük alış-veriş turları bile düzenletirmiş. Hem de şehre giriş-çıkış yasağını delmeye özel izin çıkartarak...
Bir yandan siyasi dehası kadar ticari zekasını da yücelteceksiniz. 'Kurt bir tüccardı, kazancın kokusunu iyi alırdı, zehir gibi para sihirbazıydı, devrinde 3. büyük dünya zengini oldu, geride şu kadar fabrika-i hümayun bu kadar çiftlik-i hümayun bıraktı, eşsiz bir gayrimenkul biriktiricisiydi, üstüne tapulu emlak krallığı Vardar'la Konya ovasından Musul'la Filistin'e dek uzanıyordu' diye gururla anlatacaksınız...
Bir yandan da dillere destan mirasının elde avuçta kalmış bakiyesine boykot gibi bir muameleyi reva göreceksiniz!
TRT'deki Abdülhamid dizisinde reklamı yapılırken kutsanıyordu; İBB yönetimi seçimle, sandıkta, milletin iradesiyle el değiştirince mi ona bağlı Hamidiye de gözden, kıymetten düştü?
Ecdada saygı, Hünkar'a hürmet seçim kazandırıncaya kadar mı!
Herkes yapabilir ama boykotçular arasında adları sayılan Kültür Bakanlığıyla Milli Saraylar İdaresine şaşırırsınız en çok. Tarihi mirasımıza böyle mi sahip çıkacaktınız, kapınızdan Osmanlı yadigarı Hamidiye Su sokmayarak mı?