Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, TL’ye güvenenlere kazanç vaat etmişti. Dolar ne zaman atağa geçse bu vaadini tekrarladı.
Dolara güvenenlerin nasıl bir pişmanlıkla hüsrana uğrayacakları mesajlarını da ekleyelim.
Çünkü kurlar yapaydı, ataklar yapaydı, TL’ye saldırıdan dolayıydı, ekonomi yönetimi ve aziz millet yemeyince artışlar geri gelecekti, TL suni kayıplarını telafi edecek, gücüne güç katacaktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, doları olan vatandaşları bozdurup TL’ye geçmeye çağırmıştı. “Milletime sesleniyorum; bırakın doları moları. Paramıza dönelim. Türk Lirası artık kaybettirmiyor. Milliliğimizi, yerliliğimizi burada da gösterelim” demişti. 2019’daydı.
Ülkesine ve yerli parasına güvenen hiç süphesiz kazanacaktı.
Zaten doların saltanatı da bitiyordu, devri geçmişti, hükmü kalmamıştı, onların doları varsa bizim de Allah’ımız vardı, evvel Allah TL’nin ve yerel parayla ticarerin devri başlıyordu. Rusya ve Çin’le provalar bile yapılıyordu.
Hamdolsun bu da bir milattı, yeni bir çağ açılıyordu.
Albayrak, daha 24 Haziran’da “TL’ye güvenen herkes kazanacak” müjdesi vermişti.
Gerçi Hazine, kendi vatandaşlarımızdan dünyada görülmemiş faiz oranlarıyla borç dolar toplamaya devam etti...
Ama olsun, Hazine ve Maliye Bakanı, TL’ye güvenenlerin kazanacaklarından yine de emindi.
Bu inançla, vatandaşların TL’si üstünde değişik, fantastik faiz-kur-enflasyon teorileri denenmeye devam etti. Kumar oynar gibi...
Bakalım bu sefer değişik bir sonuç çıkacak mı diye Merkez Bankası, piyasaları terse yatırdı. Faizi arttıracak gibi gösterip beklentinin tam tersini yaptı.
Deneme tahtasındaki sonuç; doların 8 lirayı da aşması oldu. Bakanlığın 2023 hedefiydi bu kur.
Nasılsa kazanacağız, talih bizden yana rahatlığından olsa gerek...Ekonomi yönetimi deneme-yanılma yönteminde sebat ediyor.
Gelin görün ki TL’ye güvenenler, o gün bugündür kayıptan kayba koşuyor.
Kendilerine güvenip dolardan TL’ye dönenler, birikimini ısrarla TL’de tutanlar zarar üstüne zarar etmiş. Umursayan, sorumluluğunu üstlenip özür dileyen var mı peki?
“Yanılttığımız tüm vatandaşlarımızdan özür diliyoruz, hepsini zarara soktuk, artık olan oldu” diyen duyuldu mu?
Hayır, bilakis TL’nin değer kaybetmesinin aslında sanıldığı gibi kötü bir şey olmadığı yaveleri pompalıyorlar. Doların başını alıp gitmesi, ihracatçımıza ve sanayicimize fırsatlar sunuyormuş. Lehimize oluyormuş. Son terane bu.
TL’ye güvenen, yönetenlerin lafına uyup TL direnişine destek verenler ne hissediyor acaba?
Asıl onu merak ediyorum.
Keleğe gelmiş, aldatılmış gibi mi hissediyorlar kendilerini? Zararlarını kim tazmin edecek şimdi diye, kendilerini yanıltanlara kızıyorlar mı?
Yoksa, kendilerine anlatılan ilk hikaye yalan olmuş, orasına aldırmıyor da...”Biz kaybettik ama Türkiye kazandı, üretimimizin önü açıldı” diye seviniyorlar mı?
7 düvelle cihada hazır mıyız!
İktidar içerde, dışarda kutuplaşacak birini bulamıyordu. Tahterevallinin ucu epeydir boştu. Nihayet karşı tarafa oturtacak bir iki muhatap çıktı: Fransa’dan Macron’la Hollanda’dan ırkçı milletvekili Wilders. Biri de yolda: ABD’den Biden...
“Toplanın ey millet, liderin etrafında birleşin” çağrısı için aranan propaganda fırsatı yakalandı.
Bunun sevinci, parti sözcülerinde görülebiliyor: “Bu faşistlerin Cumhurbaşkanımıza saldırmasından gurur duyuyoruz, insanlık adına mücadele eden herkese düşmandırlar...”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dişine göre karşıt buldu. “Fransa’da Macron diye bir zat var, şaşırmış, yatıyor kalkıyor Erdoğan’la uğraşıyor” şeklindeki göndermeleri sıklaştı.
“7 düvelle savaşıyoruz, oyunlarını bozduğumuz için emperyalistler bize saldırıyor, din savaşındayız” diye diye...Olmayan bir şeyi varmış gibi göstermeye uğraşanların duaları, kabul ve gerçek olmasın da...
(Müslüman) Suud ambargosuna (Haçlı) ABD ve Avrupa yaptırımları da eklendi eklenecek.
Cumhurbaşkanı “Durduğunuz kabahat, yapın yaptırımınızı, siz daha kimle dans ettiğinizi bilmiyorsunuz, biz kabile devleti miyiz” diyerek çekti resti. Bizim bilmediklerimizi bildiğinden olsa gerek.
Wilders’in faşist, Macron’un İslamofobik olduğunu, Peygamberimize hakaretin ve tüm Müslümanları terörist göstermenin ifade özgürlüğüne değil nefret suçuna girdiğini bilmeyenimiz yok.
Karşı taraf yerden göğe haksız da olsa marifet, kaçınılabilecek yaptırımların bedelini millete ödetmemekte. Marifet, milleti 7 düvelle savaşa sokmamakta olduğuna göre...
İdarenin bilip de bizim bilmediğimiz ne ola!