Muhalefet de bastırmaya başladı. Babacan ve Kılıçdaroğlu, 2023’ten önce bir seçimi kaçınılmaz görüyor.
Cuma akşamı Yavuz Oğhan ve İnan Demirel’le birlikte CHP Genel Merkezindeydik. KRT TV yayınında Kılıçdaroğlu’na sorduk. CHP’nin seçim beyannamesi ve vaatlerinin bile hazır olduğunu söyledi.
Millet İttifakı, eli kulağında, kapıdaymış gibi sandıkların kurulmasını bekliyor.
Ekonomideki kötüleşmeler karşısında iktidarın daha fazla dayanamayacağı öngörüsünden hareket ediyorlar.
Lafı bir kere konuşulmaya başladı mı cin şişeden çıktı demektir, seçim yapılmadan geri girmesi zor derler.
Ama Millet İttifakı dağılmadan iktidarın ülkeyi seçime götürmesi de zor.
Cumhur İttifakı, muhalefette çatlak meydana getirinceye dek sandığa direnecektir.
Çünkü İstanbul ve Ankara’daki seçim yenilgilerinin tekrarlanma riskini almak istemeyecekler.
Millet İttifakı yerinde durduğu sürece de dengelerin iktidar lehine değişmesi mümkün görünmüyor.
Zaten Selvi, seçim ittifaklarını etkileyecek bir çalışma yürütüldüğünü aktarıyor.
AK Parti ve MHP mutfaklarında pişirilen seçim düzenlemelerinin, muhalefeti parçalamayı amaçladığı anlaşılıyor.
Seçim barajının yüzde 5 ya da 7’ye düşürüleceği, yüzde 1 alan partilerin bile Meclis’e girebileceği formüller üzerinde duruluyormuş.
Bir yandan da CHP ile İYİ Parti arasına siyasi nifak sokacak kışkırtmalar deneniyor.
Fakat...
Kılıçdaroğlu, HDP operasyonunun da böyle bir deneme olduğunu düşünüyor.
DEVA, Gelecek ve Saadet’in ittifaka ihtiyaç duymayacağı bir düzenlemeyi muhalefet, farklı mı okuyacak?
Millet İttifakının genişlemesini engelleyecek, ittifak partilerinin arasını açacak, aralarına soğukluk sokacak girişimlere karşı uyanık ve tetikte muhalefet.
Yeterince şerbetli ve teyakkuzda olmasalar, belki birbirlerine düşürülebilirlerdi.
Ama 31 Mart kampanyasında iktidara başarı getirmemiş bir stratejinin bu kez muhalefeti gafil yakalayacağına inanmak gerçekçi mi?
Onu da sorduk; CHP lideri, muhalefeti bölme projelerinin başarısızlıkla sonuçlanacağından emin. Nafile çaba, beyhude zorlamalar diye bakıyor.
Sistemle, kurallarla oynamak, bu farkındalığı alt edebilir mi? İktidarın ne yapmak istediğini muhalefet partileri anlamayacak, seçmen çakmayacak mı?
Final sorumuz şu:
Muhalefettekileri birbirlerinden uzaklaştırmayı ya da içlerinden bir ikisini yanına çekmeyi başaramadıkça iktidar niye seçime gitsin?
Mevcut denklemde neyle karşılaşacağını yerel seçimde herkes gördü, prova gibiydi. Kaybedeceğini bile bile kim lades der?
Seçime razı olacağını sanmıyorum. İktidar, bir fırsat penceresi yakaladığı zannıyla şansını denemezse tabii.
Yine Rusya’ya kazandırmayalım da!
Muhatap değişti; ABD’yken Rusya oldu, o kadar.
Aynı durumun, Dağlık Karabağ’da yaşanmaması için önlem alınamaz mıydı?
İlk günden bu başlıkla yazmıştım, dikkat edilsin de muhatap değiştirmekle sonuçlanmasın diye.
Demirel’in dış politika danışmanı Mehmet Ali Bayar, dün bunun gerçekleştiğini duyurmuş. Bakınız; Milliyet’ten Tunca Bengin’e yaptığı değerlendirme..
Paşinyan’ın Moskova’yı nasıl kızdırdığını, Putin’in niye baştan müdahale etmediğini, neden şimdi devreye girip Azerbaycan’la Ermanistan’ı masaya oturttuğunu, Karabağ’da statükonun değişmesine göz yumup yummayacağını özetlemiş Bayar.
Şımarıklaşan ve asileşen Erivan, burnu sürtülüp dersini aldığında, Batı’dan ümidi kesip şefkatli kollarına sığınmaya koştuğunda kurtarıcı gibi ortaya çıktı Moskova.
Aliyev de sorunu çözse çözse ancak Rusya’nın çözebileceğini kabul eden demeçler veriyor.
Ve Rusya, Azerbaycan’ın talebine rağmen Türkiye’ye masada yer açmıyor.
“İşgal altındaki Karabağ’ı almadan bitmeyecek”ti.
Yörüngeden çıkmaya göz diken Erivan yönetimine patronun kim olduğunu göstermek açısından Rusya’ya yaradı.
Hakkı sahibine iade etmeyen ve Türkiye’yi masadan dışlayan bir çözümün tek kazananı Rusya olmaz mı?