Öyle suçüstü yakalanıp elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşma, ceza adaletine nanik yapma devri kapanıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni açıkladı. Müjdelenen pakette bu da var.
Bundan böyle yanlarına kalıyor görüntüsü doğmayacak.
Karakol kapısından girip adliye kapısından çıkamayacaklar. Bir geceliğine bile olsa, ibretialem için hırsızların hapiste yatması sağlanacak ki kötü örnek oluşturmasınlar. Ve adaletin varlığını sorgulatmasınlar.
Zevahiri kurtarmaya, yürek soğutmaya dönük göstermelik bir tedbir gibi görülebilir ama küçümsemeyin. En azından kamu vicdanını tatmin ve yatıştırmaya dönük bir duyarlılık belirtisidir.
Söyledikleri ve yazdıkları yüzünden şafak baskınlarıyla yataklarından alınan gazetecilerin ömrü içeride çürütülürken...Evinize girmiş hırsızların karakoldan serbest bırakılması, tutuksuz yargılanması vicdanları yaralamıyor muydu?
İşte o vicdan sızısı biraz dindirilecek. Darısı, sokak ortasında gazetecilerin kafasını gözünü kana bulayan saldırganların başına.
Zorbalığı basit yaralama, trafikte takışmışlar, arbede çıkmış, mahalle kavgasıymış kılıfına sokup anında sokağa salmayan bir yargı, vicdanları daha da rahatlatacaktır.
Hırsızlara hapis yolu açılırken gazetecilere saldıranlara açılmazsa çarpıklık giderilebilir mi?
Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ’ı planlayarak sopalarla öldüresiye dövenler, Sabahattin Önkibar’ı taammüden darp edenler onları tutup bu siyasi şiddete azmettirenlerle birlikte içeri tıkılmadan mı!
Paket, yargıya güveni arttırmayı amaçlıyor. Parmaklıkların ardında olması gereken eşkıya çeteleri dışarıda, düşünce suçluları parmaklıklar ardındayken, sokaklar güvenli değilken mi!...
Buna dair düzenlemeler de içeriyor reform belgesi.
Anlayış gösterilecekler, korumaya alınacaklar, kollanıp kayrılacaklar, sırtı sıvazlanıp cesaretlendirilecekler ve devlet katında ‘aferin’le ödüllendirilip aynen devama teşvik edilecekler listesi terse çevriliyor.
Yani işkence ve kötü muameleye göz açtırılmayacak, savunma hakkına saygı gösterilecek, fiili şiddet ve terör suçları cezasız kalmayacak, ama eli kalem tutanla silah tutan da kanunda ayırt edilerek karıştırılmayacak, keyfi ve kötüye kullanılan muğlak sınırları netleştirilerek terör propagandası suçu yeniden tanımlanacak, terörle mücadele diye demokratik muhalefetle mücadele edilmeyecek, akademisyenler ile fikir insanları ve aktivistler ‘adeta ağız ve amaç birliği içinde olmak’ gibi gerekçelerle teröristlik ve örgütlü suçlardan yargılanamayacak, düşünce ve ifade özgürlüğü genişleyecek, tutuklama şartları zorlaşacak, tutuklu yargılama rejimi iyileştirilecek ve hızlı yargılama yapılacak, kısalan soruşturma ve davaların süreleri baştan bildirilecek...
“Yargıda ne pişiyor” başlığıyla 17 Ocak’ta yazmıştım, 9 aydır üstünde çalışılıyordu, aslında o zaman açıklanacaktı, 5 ay gecikti.
14 aydır hazırlanıyor anlayacağınız, ardında ciddi bir emek ve gayret var, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün hakkını teslim etmemek olmaz.
Geriye, güncellemesi tamamlanan bu 5 yıllık planın hayata geçirilmesi kalıyor.
Kağıt üstünde, göz boyamayla bırakılmazsa umut verici...
Osman Kavala gibi bir yılda iddianamesi yazılamayanlar, hakim önüne çıkarılmadan tutuklu bekletilmeyecek.
Nazlı Ilıcak ve Altan kardeşler, ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ten ağırlaştırılmış müebbet almıştı. Yagıtay Başsavcılığı ise anayasal düzeni zorla değiştirme suçunun, öyle bir söz ya da bir tokatla işlenemeyeceğini söylüyordu. Fiili cebir ve şiddete başvurma şartı yerine gelmemişti.
Reformdan sonra geçerli ve uyulacak görüş bu olacak. Altanlar ve Ilıcak’a atılan suçun niteliği değişecek, yanlış suçtan yargılanamayacaklar.
Yargıda normalleşmeye hala şüpheyle yaklaşanlar olabilir. Evet, o gün henüz gelmedi ama o yönde kritik bir eşik daha geçildi.
AB’yle müzakerelerde tıkanan 23 ve 24. fasılları açtırma amacı da güdebilir. Fakat Cumhurbaşkanı, öncelikli hedefin kendi vatandaşlarımızın hak arama yollarına ve adalete erişimini sağlamak olduğunu söylüyor. Lafı bile hoş gelmiyor mu kulağa?