Hans’la George’tan da bahsetsin İmamoğlu

Akif Beki

Hatırlayın; uçak kadrosundan bir gazeteci, kulaklarına inanamamış olmalı ki Katar Emiri'nin annesi Şeyha Moza'nın Kanal İstanbul güzergahından 44 dönüm arazi aldığı haberlerini Cumhurbaşkanı'na yalanlatmak istemişti.

Kuala Lumpur dönüşü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hayretler içerisinde aynen şöyle sormuştu:

"Cenevre’deki açıklamalarınızda Kanal İstanbul konusuna değişik açılardan yaklaştınız ama bir nokta eksik kalmıştı. O da şuydu. Kanal İstanbul’la ilgili genelde bir ranttan bahsediliyor. Sanki bu bir rant projesiymiş gibi takdim edenler var. Etrafı, çevresi betona bulanacak, oradan bir rant elde edilecek. Hatta Katar Emiri'nin annesinin oradan bir arazi aldığı falan… Bu yönde bir tezvirat yapılıyor Kanal İstanbul’la ilgili. Bu konuda ne diyorsunuz?.."

Peki bu yalanlatma denemesine nasıl karşılık vermişti Cumhurbaşkanı! Aynen şöyle:

"Kanal İstanbul’la ilgili bir defa çok çirkin olan şey şu; Katar Emiri'nin annesinin gelip buradan yer alması vesaire... Bunu söyleyen insanlara sormak lazım; devletten hangi desteği alarak böyle bir yeri almış? Bu dedikoduları duydum. Katar Emiri'nin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına mani yasal olarak herhangi bir şey söz konusu mu? Yani bunu herhangi bir yerden George, Hans vesaire gelip almaya kalksa herhalde kimsenin sesi çıkmaz. Yani Katar Emiri'nin annesi böyle bir alım yaptığı zaman niye rahatsız oluyorlar? Kaldı ki aynı şekilde Katar Emiri'nin kendisinin zaten bizde aldığı yerler var. Yani biz bu kapılarımızı açmışız...Beyler rahatsız oluyor."

Soruda da cevapta da tezvirat, dedikodu şeklinde laflar geçmesine takılmayın.

Görüldüğü üzere Cumhurbaşkanı, inanmakta zorlanan gazeteciye, 'Ne var bunda' diyerek doğruluyor rivayeti.

'Asılsız şayia bunlar, kovculara inanmayın, işleri güçleri kafa karıştırmak, milleti fitliyorlar, hesapta Kanal İstanbul'a karşı dolduruşa getirecekler, suyu bulandırma fitneleri bunlar' filan demiyor.

Gayrimenkul geliştirmeyle ilgilenen yabancı girişimcilerin, Kanal İstanbul güzergahına yatırım yapmaya hakkı olduğunu, gayet tabii karşılanması gerektiğini, Hans'la George üzerinden de anlatıyor Cumhurbaşkanı.

Esasen, İmamoğlu'nun dünkü "Ya Kanal ya İstanbul" konulu basın toplantısında yerden yere vurduğu ÇED raporu da rant cazibesini doğruluyor.

Ayrıntıları, Karar'ın manşetinde okudunuz dün. ÇED raporu, projenin gayrimenkul yatırımcılarının iştahını kabartmasını yadırgamıyor. Çekeceği gayrimenkul gelirlerini, projenin bilakis güçlü yanları, en büyük faydaları arasında sayıyor.

Gelin görün ki İBB Başkanı İmamoğlu, bilmezmiş gibi, güzergahın şimdiden muazzam yerli yabancı yatırımı cezbetmesini sorun olarak anlatıyor hala. Rantiyecilerin üşüşmesini kötü bir şey olarak gösteriyor. Kıymete binecek araziyi önden satın alanlar cebini doldururken İstanbulluya, memlekete ne faydası dokunacak diye kurt düşürüyor milletin içinden.

'Çılgın proje'nin açıklandığı 2011 yılından bu yana, güzergah üzerinde 30 milyon mertekare arazi el değiştirmiş. Başı ise en büyük parsayı toplayan üç Arap şirketi çekiyormuş...

Bu bilgide eksik bir nokta yok mu?

Bölgedeki arsa alım satım hareketliliğini incelemeye başlamışken bize George'la Hans'ın şüpheli hareketlerinden de biraz haber verse ya?

Şeyha Moza'nın 44 bin metrekaresi Arap olduğu için mi göze batıyor? Adları şeyhle şeyha değil de George'la Hans olsa yine yadırganmayacak, içeriden yönlendirme kuşkusuyla işkillenilmeyecek mi?

Kılıçdaroğlu da savcıyı takipteymiş

Kırkmerak olan bir benle Taha (Akyol) Bey değilmişiz. CHP lideri Kılıçdaroğlu da Samsun savcısının skandal paylaşımı hakkında ne işlem yapıldığını merak ediyormuş.

Kılıçdaroğlu’nun konuyu yakından takip ettiği bilgisiyle birlikte şunu da öğrendim. Kendisine, vakıf olur olmaz, daha kamuoyuna yansımasını beklemeden HSK’nın soruşturma açtığı da iletilmiş.

Tepki gösterilmese sanki HSK kulağının üstüne yatacak, parmağını bile oynatmayacakmış gibi bir duyarsızlık algısına sebebiyet vermemek için beklemeden harekete geçmişler.

Kulisi bile kulağa hoş geliyor. Tarafsız ve bağımsız yargı hassasiyetinin tamamen ölmediği fısıltılarından ancak memnuniyet duyulur.

Savcı Ali Evcimen’e atfedilen, Gül’le Davutoğlu ve Babacan’ı hedef alan pespaye fotomantaj, militan partizanlığın bile fersah fersah ötesindeydi.

Demek ki HSK’yı da ciddi rahatsız etmiş.

Gerçi soruşturma savcının aleyhinde sonuçlansa dahi, meslekle bağdaşmayan uygunsuz davranıştan en fazla kınama cezası verilebileceği söyleniyor. Ama hiç yoktan iyidir.

Hem bakarsınız, sessiz sedasız başlatılan soruşturmanın akıbeti kamuoyuna da açıklanır, kabul edilemez bulunduğu söylenir de...Varsa benzer partizanlıklara kalkışmayı aklından geçirenler, en azından iki defa düşünür.

Bu arada, Kılıçdaroğlu’nun sergilediği takipçilik, skandalın muhatapları başta, tüm siyasilerden beklenirdi.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (28)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.