Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brüksel Zirvesi’nden dönerken “Gündelik siyasi çıkarlar için NATO’yu yıpratmayalım” demişti.
Ama bu uyarı, Türkiye’de Batı nefretini körükleyen ucuz komploların önüne geçti mi, hayır.
İçişleri Bakanı Soylu bile oralı değil, gaz kesmedi. NATO’ya, AB’ye, ABD’ye verip veriştirdi. Hızını alamayıp dünyayı, onlardan kurtarma tiratları attı.
İktidar medyasında NATO’nun, Türkiye’yi durdurmak için kurulduğu zırvaları dahi yazıldı, yazılıyor.
Hans’la George’a, Üst Akıl’a Osmanlı tokadı niyetine sandıkları oylarla patlatma dolduruşları, tatlı gelmişti.
Seçimler, ümmetin iktidarıyla Batı küffarı arasında yapılıyormuş gibi gösterildi.
Güya Haç’la Hilal’in savaşında saf tutup cihat etmek için, sandıklar kuruluyordu. Ülkeyi kimin yöneteceğini seçmek için değil.
İnadına, Batı’ya nispet olsun diye oy kullanmaya kızıştırıldı seçmen.
Suriye’de birliklerimizi vurduklarında da Rusya’ya kızılmadı, acısı Batı’dan çıkarıldı.
İktidarının ilk yarısında, muhalefetin AB, ABD karşıtlığını talihsizlik sayan, bununla mücadele eden aynı AK Parti değilmiş gibi...
Batı düşmanlığının, bir deli gömleği gibi topluma giydirilmek istenmesinden başta kendileri şikayetçiydi. Sonra şikayet ettiği ne kadar paranoya varsa hepsini, bu kez iktidar tepe tepe kaşıdı.
Şimdi hava, hafiften değişmeye başlıyor. Yalnız, estirdiği rüzgarları dindirmesi, o gömleği geri çıkarması kolay olmayacak.
Özellikle iktidar tribünlerinde gerçeğin alıcısı azalmışken. Komplonun en zırvası dahi yok satıyor baksanıza.
2014’te Kırım’ı ilhak ettiğinde Batı, Rusya’ya karşı o güne kadarki en ağır ekonomik ve siyasi yaptırımlarına başvurdu.
35 gün önce Ukrayna’yı işgale girişince Batı, Rusya yaptırımlarını en üst seviyeye çıkardı. Askeri savaş dışında, vermediği tepkiyi bırakmadı.
Ankara, ikisinde de Rusya’yı haksız buldu, kınadı ama yaptırımlara katılmadı. Anlaşılabilirdi.
Yine de Batı’yı, kınamaktan başka bir şey yapmamakla suçlamaya devam etti. Kırım’ı ilhak ettiğinde Batı sessiz kalmasa, Rusya’nın bugün Ukrayna’yı işgal edemeyeceğini söyledi. Durdurmadı diye savaştan, NATO’yu sorumlu tuttu. Ve burası hala anlaşılmaz.
Dolayısıyla Metropoll anketinin sonuçlarında şaşılacak bir şey yok.
“Savaşta sorumlu kim” diye sorulunca, katılımcıların yüzde 48,3’ü ABD ile NATO’yu göstermiş. Sadece yüzde 33,7’si Rusya’yı sorumlu tutuyor. Uğradığı saldırıdan Ukrayna’yı bile suçlayanlar var, yüzde 7,5 oranında.
Yerimizin niye Batı, savunma ittifakımızın neden NATO, geleceğimizin niçin AB’de olduğunu gelin de anlatın...
Başka ne bekleniyordu ki, ektiğinizi biçersiniz günün sonunda.
BAKANLIĞI ÇILDIRTAN KÖPRÜ HABERİ
Ulaştırma Bakanlığı, zehir zemberek bir yalanlama yayınladı. “Yatırım düşmanlığından, yalan, çarpıtma ve iftira”dan dem vuruluyor, Karar’ın da adı geçiriliyordu.
Nedir diye baktım bizdeki habere...
Bakan Karaismailoğlu, Çanakkale Köprüsü’nden bir güne ait ücretli geçiş sayısını açıklamış. 6 bin araçmış.
Biliyorsunuz; garanti edilen geçiş sayısı, günlük 45 bindi. Aradaki farkı devletin ödeyeceğini, Cumhurbaşkanı da söylemişti.
Hatta Bakan, garantili rakamı geçiş ücretlerine yansıtmadıklarını özellikle belirtmişti.
Geçenlere yansıtılmayan kısmı, geçmeyenlere yansıtılacaktı.
Üstünü tamamlamanın Hazine’ye kaça geleceği hesaplanınca da 11 milyon lira fark çıkıyormuş.
Karar’ın yaptığıysa bazı gazeteler gibi bu haberi vermekten ibaret.
Meğer buna köpürüp de bir hışımla o yalanlamayı döşenmişler.
Telaşla kaleme alınmış, öfke dolu, nefret saçan bir metin...
Oysa “düşmanlık, yalan, iftira, çarpıtma”yla suçladıkları şey, kendi Bakan’larının beyanı.
Ama düzeltmek, unutturmak ister gibi onu hiç hatırlatmıyorlar.
“İlk hafta ücretsiz geçişlerde hafta içi günlük geçiş 20 bine, hafta sonu 40 bine yaklaşmıştır” diyorlar.
Ücretli geçiş sayısını örtbas için, yerine ücretsiz geçişleri koymak da nedir? Asıl yanıltıcı algı çarpıtması bu değil midir peki?