Şarkıcı Gülşen, 30 Nisan'daki konserinde birine güya espriyle takılırken densizlik etmiş. Süzme densizlik.
"İmam-hatipte okumuş daha önce kendisi, sapıklığı oradan geliyor" diyerek karalayıcı bir genelleme yapmış, bir kesimi aşağılamış.
Nefret suçudur, ciddi ayrımcılıktır, şaka kaldırmaz. Savunulacak tarafı da yok.
Savcılık, videosu ortaya çıkar çıkmaz re'sen soruşturma başlattı. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan.
Aşağılama var mı, var. Zaten Gülşen de hatasını kabul etti, özür diledi.
Fakat "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunun şartlarını karşılıyor mu, çok tartışılır.
Yasa ve gerekçesi açık. Soyut bir saygısızlık değil, kamu barışını bozmaya elverişli olacak, bunu da amaçlayacak. Açık ve yakın bir tehlike oluşturacak.
Örnek isterseniz, söyleyeyim.
Muhalefeti, terörist ve hain diye hedef göstermek, bu tanıma uyar. Sokakta defalarca somut sonuç doğurmuştur. Gazeteci ve siyasetçilere yönelik siyasi saldırılara yol açmıştır.
Oysa Kılıçdaroğlu'nun, ölümden döndüğü linç girişmindeki saldırganlar bile tutuklu yargılanmadı. Nerede kaldı arkasındaki tahrikçiler, halkı kin ve düşmanlığa kışkırtanlar!
Fiili saldırıya dönüşmüş, kamu barışı ve güvenliğini bozmuş dolduruşlar; halkı kin ve düşmanlığa tahrik sayılmadı, hala da sayılmıyor.
Bugün "Gülşen tutuklansın, TCK 216" kampanyasında başı çekenlerin, o saldırıların tahrikçilerine tutuklama istediği duyulmadı. Saldırıları haklı gösterip aklayanlara 'orada dur' dedikleri, saldırganları kahramanlaştıranları kınadıkları da...
Gülşen'in densizliği, imam-hatiplilere iftira ve aşağılama. Nefret suçu.
Ama imam-hatiplileri şiddet eylemlerinin hedefine koymayı amaçladığına, halkı galeyana getirdiğine, bundan dolayı da kimsenin imam-hatiplilere saldırabileceğine dair hiçbir belirti, yakın veya açık tehlike görünmüyor ortada.
Ben de kınıyorum, hukuken doğru karşılığı neyse, onu bulmalı.
Peki bu karşılık; savcılığa ifadeye çağırmak varken gözaltına almak, karakola çekmek, polis nezaretinde adliyeye getirip tutuklama istemek mi?
AK Parti yöneticilerinden Diyanet Reisi Erbaş'a, iktidar medyasından Milli Eğitim Bakanlığına... Tepki sırasına girdiler.
Müftülere seçim talimatı haberini akşama ancak yalanlayabilen Diyanet'in Başkanı, sabah ilk iş Gülşen'i şiddetle kınadı.
Bir şarkıcının, aylar önce sahnedeki bir densizliğine karşı... Savcı, re'sen harekete geçmiş. MEB ve imam hatipliler derneği Önder; yine de suç duyurusu yapmış. Adalet Bakanı Bozdağ, şiddetle kınamaktan geri kalmamış.
Hala bunu siyasetin bir numaralı konusu haline getirenleri, ifade alma sürecini şova dönüştürenleri yan tarafa da bekleriz öyleyse.
Buyursunlar, el atmışken bir zahmet dini şiddeti alenen kışkırtanları da biraz önemsesinler.
Vaaz kürsülerinden, Necip Fazıl'ı bile korkutmuş bir "ham yobazlık", bir "kaba softalık" hortlatılıyor.
"Dinde zorlama var" diye şiddet çığırtkanlığı yapan cübbelilerden biri de resmi din görevlisi üstelik.
Tutmayana oruç, kılmayana namaz dayatmayı, olmadı başını kesmeyi; dinen kendine hak gören bir kafa.
Namaz kılmayanı Allah için dövmeyi, yine de kılmazsa öldürmeyi, cemaatlerine dinin emri diye anlatıyorlar.
Hayır hayır köpürtmesinler, siyaseten kullanmaya da kalkmasınlar, istemez. Kınasınlar, Diyanet reddetsin, gereği yapılsın yeter.
TCK 216, bir şey demiyor mu yoksa bu konuda?
Din, dil, mezhep, görüş ve sınıf farklılıklarından dolayı halkın bir kesimini, diğerine karşı kin ve düşmanlığa tahrike girmiyor mu?
Açık, yakın ve somut bir tehlike oluşması için başka ne gerek?
KENDİ TAHRİKÇİSİNİ SEVENLER KÜLAHIMA ANLATSIN!
Din zorbaları, Osmanlı'ya da bela olmuştu. Softa isyanlarıyla az mücadele etmedi ecdat.
Çeteleşmiş; köyleri yağmalamaya, halkı haraca kesmeye kadar götürmüşlerdi işi. Bakınız; Diyanet'in İslam Ansiklopedisi, "Softa" maddesi.
Bugünkü "softa eşkıyalığı"nın, o günkü "softa şekaveti"nden farkı, henüz üzerimize haydut çeteleri salmamış olmasıdır.
Din adına terör estirmekte, aşağı kalır yanları yok.
Görmezden gelmeye, sırtlarını sıvazlamaya, böyle şımartmaya nereye kadar devam edilecek?
İlla dar ve geri kafalarını, fiilen dayatmaya kalkmaları mı gerek?
Sakat zihniyetlerle, bağnaz kafalarla mücadele, çifte standart kaldırmaz.
Nefret suçunu, mağduruna göre ayıran; bu mücadelede samimi değildir.
'Senin tahrikçin kötü, benimki iyi' tavrı takınanlar, külahıma anlatsın. Kim inanır, dertlerinin kin ve düşmanlığa tahrikle mücadele olduğuna!