Allah, Bülent Ersoy gibi sevenin ‘ah’ından korusun.
Bilirsiniz şartlı bela okur “Beddua” şarkısında: “Benden başkasını seversen eğer...”
Yeri göğü tutar, arşı inletir ilenmeleri:
“Dilerim tanrıdan gülmesin yüzün/Gönlüne eş olsun dert ile hüzün... Özleyen, arayan, soran olmasın/ Acılar bitmesin, çilen dolmasın/Gönül yaraların deva bulmasın/Benden başkasını seversen eğer...”
Dünyasını karartma isteği hadi neyse de, ahiretine de lanet okuyan bir aşk bu. Nasıl sevmekse:
“Sevgiden, şefkatten mahrum kalasın/Eşinden, dostundan hep ah alasın/Cennetten kovulan tek kul olasın...”
Dün, İran/Tebrizli büyük şair Şehriyar’ın ölüm yıldönümüydü. 1988’de dünya hayatına veda etti.
‘Beddua’, yarısı Farsça yarısı Arapça bir kelime.
Fakat Azerbaycan Türkçesi ile Farsçanın efsunlu sesi, giden sevgilinin ardından okumaya bedduayı değil duayı yakıştırıyor.
“Heyder Baba’ya Selam”dan sonra, belki de en popüler şiiri “Getme Tersa Balası”dır.
“Men cehennemde de baş yastığa goysam sen ile/Heç ayılmam ki, durup cennet-i me’vaye gelim/Nene garnında da senle ekiz olsaydım eger/İstemezdim doğulup bir de bu dünyaya gelim/Sen yatıb cenneti rö’yada görende geceler/Men de cennetde guş ollam ki, o rö’yaye gelim/Allah’ından sen eger gorkmıyıp olsan tersa/Gorkuram men de dönüp dini-Mesihaye gelim...”
Bir yanda “gitme gavur kızı” diye yana yakıla yalvarıp yakarmak...Öbür yanda “defol git gavur uşağı” demeye can atmak...
‘Yerli ve milli’ci aşıkların ikilemi işte bu!
Acem Kürdi makamındaki şu şarkı, onlara söylenmiyor mu sanki:
“Aşkın kanununu yazsam yeniden/Kimi ümitleri yel alır gider/Kimi benim gibi sever gönülden/Kimi senin gibi el olur gider...”
Şehriyar’ı “Getme Tersa Balası”yla yad edip kendi hislerine de “Beddua” şarkısını tercüman kılan aynı gönül olabilir mi?
Duayla beddua arasında bölünen ne aşklar yaşanıyor.
Şu da lanetle biten aşkların kanto hali olsa gerek:
“Dilerim sen dahi bir zalime meftun olasın/Kara sevdaya düşüp ben gibi mecnun olasın/Hançeri hicranınla arzu-i dilhun olasın/Çekesin kafir, ölmeyesin, köprü başında dilenesin!...”
“Ya sev ya terk et” ile “ya benimsin ya kara toprağın” arasında anlayış farkı var mı?
Vatan, millet ya da kadın-erkek aşkını dışa vurma biçimleri aynı. “Madem benle değilsin, benim kafamda değilsin, başkasına da yar etmem” bencilliği yatıyor ikisinin de altında.
Hem “ana karnında ikizin olsam, senden ayrılmamak için dünyaya gelmem” diyen ozanın dizeleriyle terennüm edeceksin aşkını...Hem de senden fikren, hissen ayrılıp gideni bırak milletten, dünyadan ve hatta cennetten bile kovacaksın. Dünyayı dar, ahireti zindan etmeye ant içeceksin.
“Savuş git, canın cehenneme, yıkıl vatanımın üzerinden, bu milletten değilsin” repliği, yasak aşk hikayelerinde geçer oysa. Aşk-ı memnu yansımasıdır.
Hayır, mecazi almayın, ceza kanunumuz yasaklıyor böyle aşkı.
Milletin bir kısmına ‘yerli ve milli değilsin, gavur uşağısın’ demek; TCK 216’ya göre nefret, ayrımcılık ve aşağılama suçu.
Halkın bir kesimini siyasi görüşü, sosyal sınıfı, inancı ya da ırkından dolayı diğerine düşmanlığa kışkırtmak oluyor.
Cezası da var ama gönül ferman dinlemediğinden midir nedir, uygulandığı görülmedi.
Şehriyar Baba’ya selam olsun, onun ahı da aşktan... Milleti ‘sadık-hain’ diye ayrıştırma hakkını kendinde zanneden aymazlıklarda da ‘ah minel aşk’ güya!