Eskiden darbe şayiası, "Genelkurmay'ın ışıkları yanıyor" parolasıyla çıkarılırdı.
Karargahta fazla mesaiye kalınması, darbe hazırlığı yapıldığına, tehlikenin hızla yaklaştığına, üç vakte kapıya dayanacağına alamet sayılırdı.
Hatta ne zaman darbe beklentisi yükselse, Ankara gazetecileri, Genelkurmay'ın önünde turlayarak ışıkları yoklardı: Yanıyor mu, yanmıyor mu?
Bunu bilen 12 Eylülcüler, darbenin gelişini çaktırmamak için ön cephe ışıklarını açık tutmamışlardı. Onun yerine, Genelkurmay'ın arka odalarında gece mesaisine kalmışlardı.
28 Şubat askeriyesi ise tam tersi bir taktik izlemişti. Kışladan çıkıp yönetime fiilen el koymadan, sadece korkutarak siyasete müdahale etmek istiyorlardı. Onun için de yapmayacakları darbeyi yapmaya hazırlanıyorlarmış gibi gösterdiler, bazı geceler ışıkları kasten açık bıraktılar. Tamamen psikolojik harp yöntemiyle sonuç almaya odaklanmışlardı. Lafı bile yetecek şekilde...
15 Temmuz darbe girişimine giden süreçte ise ışıkların kapalı mı, açık mı olduğu mevzubahis bile değil. Çünkü Genelkurmay'da planlanmadı.
Dolayısıyla...
"Genelkurmay'ın ışıkları yanıyor" korkutmacası, toplumu ve siyaseti şekillendirmek amacıyla askeri vesayetin kullandığı bir psikolojik harekat silahıydı. Toplum ve siyaset mühendisliği operasyonlarında, bu yolla korkuya dağları bekletmekten az yararlanmadılar.
Birkaç gündür yine bir darbe spekülasyonudur tutturulmuş gidiyor. Kaynak, iktidar medyası ve taraftarları.
FETÖ darbe girişimine katılmayan, direnişe içeriden destek vererek başarısızlığa uğratılıp bastırılmasında rol oynayan 'ululsalcı'lar, bu kez darbeye hazırlanıyormuş. Eli kulağındaymış, durum ciddiymiş...
'Hoppala, nereden çıktı şu şimdi bu evham' derseniz...
'Laikçi ve Kemalist subaylar'ın rahatsız olduğu bilgisi, iki dengesiz abuzambakın içine doğmuş. Elde başka ne bir dayanak, ne belirti var.
Ama kendi sezgisel gelgitlerine o kadar güveniyorlar ki böyle hassas bir konuda toplumu ve siyaseti, asılsız korku ve paniğe sevk etmekten çekinmiyor, desteksiz sallıyorlar.
Genelkurmay'ın sönük ışıklarını yanıyor göstermeye dönük bir gayretten ne umuyor olabilirler, ne geçecek ki ellerine?
Niyeti gerçekten darbe yapmak olanlar değil, yapacakmış gibi korku salıp psikolojik savaş taktiğiyle netice almak isteyenler darbe dedikodusu çıkarırdı eskiden.
Darbe sanrısını tetiklemeye, 'zinde kuvvetler geliyor' fantasmasını ateşlemeye ise bir "Genelkurmay'ın ışıkları bütün gece yandı" palavrası bile kafi gelirdi. Telaşı hemen alırdı kamuoyunu...
Peki Genelkurmay'ın ışıklarını hayalen yakan gizli el, bu sefer kimin?
Onu bulun, psikolojik harbi kimin başlatıp yürüttüğünü de bulursunuz.
Ya da belki darbe haberciliğine soyunan iki telaşe müdürü abuzambakın vesvese yayma işgüzarlığından ibarettir.
‘İdeal devlet’ Çin’in koronavirüsle imtihanı
Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, bilinenden iki hafta önce Koronavirüsün kontrol altına alınması için talimat vermiş. Kamuoyundan iki hafta saklanmış yani.
Çin Komünist Partisi'nin yayın organı Qiushi'nin hafta sonu sayısında yayınlandı haber.
Vatan Partisi Çin Temsilcisi Adnan Akfırat, Çin'in salgına müdahale başarısını şeffaf yönetime bağlayan bir analiz yazmıştı. Başarısının ikinci sırrı da toplumu disiplin içinde tutma becerisiydi ki Akfırat, Çin rejimini bu yönüyle dünyanın geri kalan başıbozuk ülkelerine örnek gösteriyordu. Hatta gururla idealize ediyordu.
Gelin, Aydınlık'ta çıkan o 'ideal devlet koronavirüse böyle müdahale eder' temalı pasajları, son bilgiler ışığında tekrar okuyalım:
"Virüs salgınına karşı en güvenli ülke Çin. Alınan önlemler göz kamaştırıcı. Çinlilerin sorunlarla başa çıkma beceri ve kapasiteleri hayranlık uyandırıyor...
Her şeyden önemlisi yönetim halka doğru bilgi veriyor.
Çin Komünist Partisi ve Çin devlet yönetimi, krizle baş etme konusunda dünyaya örnek olacak uygulamalar ortaya koyuyor.
Çin Hükümeti, Koronavirüs salgını karşısında son derece örgütlü, ne yaptığını bilerek ve özgüvenli hareket ediyor...
Kriz yönetiminde belirleyici olan, en yetkili kişinin halka gerçeği anlatmasıdır. Çin Devlet Başkanı ve Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Xi Jinping, en başından tam bir halk önderi gibi tutum aldı. Çıkıp gerçek durumu bütün çıplaklığıyla halka anlattı.
Çin yönetimi, dünya ile bilgi paylaşmada da cesur davranıyor. Hiçbir bilgiyi saklamıyor...
Çin'in bilgi paylaşma atılımına, CIA dünya ölçeğinde Çin düşmanlığı yaratmak için kapsamlı psikolojik savaş başlatarak yanıt verdi. Sahte olaylar, sahte fotoğraflarla yürütülen kampanyanın Türkiye'deki aktörleri ise FETÖ."
Böyle işte. Kimine göre de ideal devlet, halkı bir düdük sesiyle kaldırıp oturtma disiplininden belli olur.
İspatı da ortada...
Bu kudrete, milyar insanı bir işaretle zapturapt altına alma gücüne sahip olmasa şehirlerin kapasını üstüne kapatıp koronavirüsü karantinaya alabilir miydi Çin?
Bırakın evden çıkmayı, nefes almayı bile yasaklasa itaat ettirebilen otoritesiyle, halkı mum gibi el pençe divan karşısında hazır ola geçiremese salgını kontrol altına alıp durdurabilir miydi?
Var mı hayat kurtaran daha ideal devlet, Akfırat haksız mı söyleyin (!)