Ekrem Dumanlı'nın bir görüntülü mesajı dolaştırılıyor sosyal medyada. Tedavüle sokan FETÖ ama kullanan başka hesaplar.
Dumanlı, Cumhur İttifakı'na karşı oy vermeye, seçimde Erdoğan'a kaybettirmeye çağırıyor.
Sözüyle kim hareket edecek, onun demesiyle kim oyunu değiştirecekse, iktidar propagandistleri pek ciddiye aldı.
En güçlü zamanında, sözü para ederken seçimleri etkileyememiş. Bir milyon tirajlı Zaman'ı yönetirken lafını dinletememiş, çekmedik numara bırakmazken seçmene tesir edememiş. Şimdi darmaduman firardayken mi kaale alınacak!
'Ne yazar, kim takar' demeyip, yine de üstüne atlayanlar var. 'Bak işte, FETÖ de muhalefete oy topluyor. Kim ki hala iktidar adayını desteklemiyorsa FETÖ'nün istediğini yapıyordur' deme fırsatını kaçırmıyorlar.
Kim daha iyi yönetecek motivasyonuyla değil de FETÖ'nün istediğini yapmama, Anzakları sevindirmeme, Haçlıları tepeleme, teröristleri sandığa gömme hıncıyla, inadına oy atmaya kamçılayacaklar ya...
Bu mantığın, siyaseti hangi absürt kısır döngüye hapsettiğiyle ilgilenmiyorlar bile.
Rakip partiler ve adaylarla yarış yokmuş, seçimler Cumhur İttifakı'yla teröristler ve düşmanlar arasında geçiyormuş gibi gösterdiği için...Tercih özgürlüğünü fiilen imkansızlaştırıyormuş da, niye seçim yapıyoruz ki öyleyseymiş de, saçma değil miymiş de, sandığa gitmeyi anlamsızlaştırmıyor muymuş da, kimin umuru.
O ki FETÖ iktidara karşı oy istiyor, karşı oyu artık FETÖ'cü bir eylem, bir terör suçu mesabesine getirmenin ne sakıncası olacak?
Hayrettin Karaman, benzer bir mantığa dayanarak yolsuzlukla mücadeleyi de imkansızlaştırıyordu geçen hafta.
Yeni Şafak'taki köşesinde 'beka' tartışmasını irdelerken lafı haksızlık, adaletsizlik, rüşvet ve yolsuzluk eleştirilerine getiriyor. Sonra da 17-25 Aralık'tan beri birilerinin hak, adalet ve temiz siyaset taleplerini ağza doladığından dem vuruyor. Ve 'ahlakçı' dediği bu kimseleri, sanki eskiden haksızlık, hukuksuzluk yokmuş gibi ahlakı istismar etmekle suçluyordu.
Eskiden de olması, bugünkü yolsuzluk ve hukuksuzlukları haklılaştırırmış gibi fasit bir daireye kapanıp kapıyı da üstüne kilitlemekten farksız.
Bir fıkıh aliminden, hocaların hocası bir ilahiyatçıdan din adına bunları duymak hayretlik değil mi?
Hak, adalet ve dürüstlük istemenin ahlaksızlık olarak sunulabileceği, sittin sene düşünseniz aklınıza gelir miydi hiç?
FETÖ, yolsuzlukla mücadeleyi bir kere istismar etti, hukuku kumpasa alet etti, adaleti iktidara müdahale için kötüye kullandı diye...Bir daha kimse yolsuzlukla mücadele edilmesini isteyemeyecek mi? İktidara zarar verir diye hak ve adalet talebini ağza alamayacak mı? Alırsa, FETÖ ağzıyla mı konuşmuş, terör örgütüne mi hizmet etmiş sayılacak?
Bozuk, sakat bir mantığın kısır döngüsüne işgüzar propagandistler teslim olabilir ama koruyup kollamaya çalıştıkları siyaset olamaz.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arayıp Üsküdar'da Saadet Partili bir vatandaşla aralarındaki atışmaya açıklık getirdiğinde de gördüm bunu.
Partisinin işbirliğiyle suçlanmasına tepki koyup teröristlere bela okuduğu için değil, 'yalancı, şerefsiz' gibi hakaretler ettiği için o Saadetlinin gözaltına alındığını söyledi.
Benim 'madem teröristler aday yapıldı, bu iddia siyasetin değil yargının konusudur, niye seçime sokuluyorlar, İçişleri Bakanlığı şikayet yerine gereğini yapma makamı değil mi, tespit edilenler neden hemen yakalanmıyor' yollu eleştirilerime de cevap verdi. Halkı, muhalefet listelerindeki tehlikeye karşı uyarmanın görevi ve terörle mücadelenin parçası olduğunu belirtti.
Katılıp katılmamak ayrı, fakat eleştirilere duyarsız kalmamasını, kulak vermesini önemsiyorum. Kısır döngüsel mantığın çelişki ve tutarsızlıklarından rahatsızlık duymasını da. Anlatma ve ikna çabasını da...
Popülizm rüzgarlarına kaptırıp aşırı gidenlere küpe olsun.