AK Parti "Batı ne der, dünya ne der, Avrupa bize bakıyor, aleme rezil oluyoruz" söylemiyle iktidara yerleşti. İlk 10 yılı böyle geçti neredeyse.
CHP'yi "demokrasi karşıtı" diye Avrupa'ya, "ABD karşıtı" diye de ABD'ye şikayet ettikleri yıllardı.
Rahmetli Erbakan AK Parti'yi, Batı'nın "gözüne girmek için" Haçlı propagandası bile yapmakla, Siyonizme hizmet etmekle suçluyordu. Ve köylerde kendilerini "biz de Milli Görüşçüyüz, bizi Hoca kurdu" diye anlatmamaları için uyarıyordu. "Beni günahlarınıza alet etmeyin" diye çıkışıyordu.
Hoca'nın hızını alamadığı, liderliğinden ayrılmış eski talebelerine karşı "Bizans'ın çocukları, Siyonist emperyalizmin kasiyeri" gibi ağır nefret söylemleri kullandığı da oluyordu.
"Hamdolsun" o yıllar geçti. Artık Erbakan'ın partisinin, Erdoğan'a nankörlüğü sorgulanabiliyor. Ayasofya'yı da açtığı, Erbakan Hoca'nın bütün hayallerini gerçekleştirdiği halde partisi Saadet nasıl hâlâ karşısında yer alır!
Cumhurbaşkanı Erdoğan da "ağlatma bizi Abdülkadir" diye içlenerek çok hisli bir cevap verebiliyor bu soruya. Üzüntüsünü saklayamıyor.
Kırgınlıklara, vefasızlıklara rağmen hamdedecek çok şey birikti. Erdoğan, güya "milletin malı Külliye'nin kapısına kilit vuracaklar"a birini daha şöyle hatırlattı:
"Bay Kemal hiç üzülme, bu akşamki TRT yayınını Çankaya Köşkü'nde yapacağım. Çankaya Köşkü bizim şahsi malımız değil, milletin malıdır. Aynı şekilde Külliye de milletin malıdır. Bunlar seni niye bu kadar rahatsız etti? Buraya gelen dünya liderleri, burayı gördükleri zaman hep burayla iftihar ettiler ve tam aksine 'güçlü devletler, büyük devletler bu eserlerle büyürler' ifadesini kullandılar."
Şükretmek için yeterli sebep, yeterli olmasına da...
Külliye'nin görkemli büyüklüğüyle gurur duyan "dünya liderleri" arasında Batılılar da var mıydı? Ve bu başarımızla "iftihar ettikleri"ni nasıl gösterdiler? "Aferin size" mi dediler meselâ?
Bir de bizi çekemiyor, çok kıskanıyor, hasetlerinden çatlayıp patlıyor, hatta Türkiye Yüzyılı'nı ve TOGG'u durdurmaya çalışıyorlar zannetmez miyiz! Boşuna günahlarını almışız, Allah'tan Cumhurbaşkanı gözümüzü açtı.
Batı'yı hayran bırakıp "aferin Türkiye'ye" dedirteceklerini iddia eden Babacan'aysa "yazıklar olsun".
Zaten dünya, bilhassa Batı dünyası; devletlerin gücünü, itibar gösterişinden tasarruf edip etmediklerine bakarak ölçmüyor mu?
Başbakanının oturduğu makam ne kadar büyükse devlet de o kadar büyüktür, herkes bilir bunu. İngilizler hariç. Onun için küçük kaldılar.
Almanları alın. Düyanın 4. büyük ekonomisi olmuşlar. Nüfusları bizle aynı. Kişi başına düşen milli gelirleriyse bizim 4 katımızdan fazla. Fakat Şansölyeleri, yeri geliyor tarifeli uçağa biniyor. Halleri ortada, İngilizler gibi "aç ve açıkta" sürünüyorlar.
Daha siz, liderinizin külüstür makam uçağını yenilemez, yedeklerini de almazsanız arıza yapınca tarifeliye kalırsınız. Başka ne olacaktı?
Devletin gücü; parasının satın alma gücüyle, vatandaşlarının ekonomik gücüyle ölçülse Almanlar böyle sefil olmazdı.
Ama devletin gücü, yöneticilerinin makam araçları filosunun haşmetiyle belirleniyor.
Bakın bize... Kişi başı milli gelirimiz, Hans'la George'un dörtte biri kadar bile etmiyor. Dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisinin de dışına gerilemiş olabiliriz. Oysa saygınlığımız ve keyfimiz, Hans'la George'ta var mı!
BAY KEMAL'İN BİR YETKİSİ BİLE YOK
İktidar, bizdeki muhalefetin bir benzerinin dünyada olmadığına ciddi ciddi inanıyor mudur? Sanmam, o kadar da uzun boylu değil.
Ama inanıyormuş gibi konuşmaya devam ediyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bay Kemal'i neyle suçlamıştı? SSK genel müdürlüğü yapıp bir hastane bile yapamamakla!
AK Parti döneminde yapılan yol, köprü, havalimanı ve hastaneleri genel müdürlerden bilmemizi istiyor olamazlar.
Enerji Bakanı Dönmez, geçen gün muhalefete laf yetiştirmeye şöyle başlıyordu:
"Türkiye'deki muhalefetin konforu hiçbir ülkede yok. Yetki yok. Sorumluluk yok..."
Öyle ya, muhalefet dediğin yetki ve sorumluluk üstlenmesi için seçilir. Dünyada böyle. Bir tek bizde muhalefet, yetkiyi iktidara bırakıp yalnızca sorumluluğu alıyor.
Davulu kendi boynuna as ama tokmağı iktidarın eline tutuştur, oh ne rahat! Siyasi kavrayışıyla bin yaşasın, haksız mı Bakan Bey?
Cumhurbaşkanı, vaat açıklamaktan öteye geçemeyen Millet İttifakından en sonunda yaka da silkti.
Neymiş; açıkladıkları vaatleri, iktidara gelirlerse yapacaklarmış!
İktidar, icraat yaparken muhalefet, "hiçbir sonuç çıkmayan toplantılar"la vakit geçiriyor; nasıl yaka silkmezsiniz?