Casusluk yaptığının kanıtlanamaması, Kavala’nın casusluk faaliyetlerini gizleyebilecek kadar iyi bir casus olduğuna kanıt sayılmıştı.
Böyle iddianamelerin yazıldığı, darbe çığırtkanlığı bulunamayınca Altan’ın “darbe çağrışımı davası”ndan yargılandığı yerde olur bunlar olmasına da...
104 emekli amiralin ortak açıklamasına ‘muhtıra’, ‘darbe bildirisi’ denmesi yine de fazla yahu!
Görevdeyken yapsalardı kesinlikle askerin darbe tehdidi, seçilmiş iktidarın görev ve yetkilerine müdahale anlamıma gelirdi.
Ama artık emekliler. Emekli askerlerin görüş açıklaması, muvazzaf askerlerin bağlı oldukları hükümetin görev alanına giren konularda bildiri yayınlamasıyla bir tutulabilir mi?
Aynı şeyse, iktidar ekranlarında iktidar tezlerini savunurken, iktidara tez desteği yetiştirirken niye terbiyesizlikle, edepsizlikle, hadsizlikle ve darbecilikle suçlanmadılar?
“Oturun oturduğunuz yerde, milli iradeye parmak sallayamazsınız” diyen devletliler, bu amiraller onca zaman ekranlarda konuşturulurken neredeydi?
Ayrıca emekli askerler, seçilmiş muhalif siyasetçilere parmak sallarken hukuka, milli iradeye ve demokrasiye uygundu. Aynı kişiler, iktidarla ters düştükleri bir konuda ortak görüş açıklayınca mı antidemokratik ve Anayasal düzene aykırı oldu?
‘Mavi Vatan’ gibi kavramları üretip iktidarın hizmetine sunan ulusalcılar, bu katkının kendilerine gerekirse iktidarı uyarma hakkı da verdiğini düşünmüş olmalılar.
Kendilerince Montrö’nün tartışılmasına, Kanal İstanbul’a ve orduda yeni FETÖ’leşmelere göz yumulmasına tavır alırken böyle bir tepki beklememiş görünüyorlar.
Hem...Rusya-Çin taraftarlığı ve Avrasyacılık yapmak adına iktidarla aynı safta kılıç sallamışlardı. NATO, ABD emperyalizmi, Atlantikçiler ve FETÖ’yle savaşta yararlılıklar göstermiş, bonus biriktirmişlerdi.
Ancak iktidar medyasının gözdesi, kahramanı olmaya güvenen Cem Gürdeniz ve arkadaşları yanıldı. Bu, onlara dokunulmazlık ve eleştiri hakkı sağlamadı.
Yanılgılarının bedelini, şimdi darbecilikle suçlanarak, lojman ve koruma hakları iptal edilip gözaltına alınarak ödüyorlar.
Açıklamaları yöntem, tarz, üslup ve içerik bakımından düşüncesizce, kabul.
Nasıl kullanılacağını, bundan nasıl yararlanılacağını öngörememiş olmaları ‘kurmay zekası’yla da bağdaştırılamıyor.
Fakat Anasal düzene karşı ‘subliminal suç’ içerdiğini söylemek için ciddi önyargılı olmak şart. Maksat, paranoya kaşımak değilse tabii.
Düşüncesizce de olsa Anayasal güvence altındaki ‘toplu halde fikir açıklama’ hak ve özgürlüğüne başvurdular.
İktidar ekranlarında, eski asker birikimiyle ama sivil uzman olarak tek tek konuştuklarında nasıl hak ve özgürlüktüyse bu da öyle.
Darbe tehdidi, çağrısı, teşviki ya da çığırtkanlığı yok ama iması, çağrışımı, subliminal mesajı varmış!
Kanun somut ve açık delile bakar, kalpleri yarıp gizli niyete bakarak hüküm kurmaz.
Emekli amirallerin temel yanılgısı, yargımızın icabında tevile, çıkarsamaya yaslanabildiğini atlamış, hesaba katmamış olmaları.
Ya da başkalarını öğütürken bazılarının su taşıyarak borçlandırdığı değirmenin, kendilerine dokunmayacağını sandılar belki.
Hani komplocu olsanız, ‘bir ihtimal de bu pası kasten verdiler’ dersiniz.
Artık halkı acıtan yönetememe sorunlarından bir müddet daha sıyrılsın, tabanını darbe korkusuyla kenetleyip oyalasın diye, iktidara can simidi atsanız bu kadar olur.
İktidarın böyle fırsatlar kolladığını, kırıntısını dahi ziyan etmediğini çocuğa sorsanız bilirdi.
Ha, yol ayrımlarında iktidarın eski müttefiklerinden nasıl kurtulduğunu da sorsanız, çocuk yine söylerdi size.
Devlet nara atar mı!
Olmayan darbe çığırtkanlığını varmış gibi gösterme tatbikatlarının vazgeçilmezi, yoklama almak.
İçtimada yok yazılmama sırasına giren tüm kişi, resmi kurum ve sivil kuruluşlar, “Biz buradayız, hodri meydan” diye basıyor narayı.
Amaç, büyüterek topluma önemsetmek, sahicilik kazandırmak...
Savunma ve İçişleri bakanlıklarından polis ve jandarma teşkilatlarıyla ilçe tarım-orman müdürlüklerine kadar hepsi gürleyerek mevcut bildirdi.
Yargıtay ve Danıştay başkanlıkları da Boğaziçi Rektörlüğüyle bu kadroya dahil oldu. Anayasal hukuk düzenimiz buna ne buyuruyor, umursamadılar. Zaten duruma göre Anayasa emirlerini takmama hakkı getirilmişti. AİHM ve AYM kararları beğenilmeyince bağlayıcı olmayabiliyordu.
Cumhurbaşkanlığı ve AK Parti sözcüleri de beylik raconlar kesti. Benzetmek gibi olmasın, ‘adeta’ omzu düşük külhanbeylerini ‘andıran’ raconları çağrıştırdı. Yeri göğü inlettiklerini söylemeye ne hacet!
Yangın tatbikatlarına döndü, bu kaçıncı alarm. Sahte çıkarsa, millet gerçeğinde inanıp nasıl koşacak?
Darbe paranoyası kaşıyayım derken sadece darbe tehdidi sulandırılmıyor, devlet ciddiyeti de...
“Millet koş, bize yine darbe yapıyorlar, bu kış yine darbe geliyor, tehlike geçmedi, yardım ederseniz bu kez yeneriz, ha gayret son bir oy” subliminal anonsuyla başvurulan millet ya sonunda derse ki:
“Arkadaş, yaygara basıp nara atın diye mi size oy ve yetki verdik, ikide bir bize rahatsızlık vereceğinize gereğini yapın, yapamıyorsanız da bırakın, 104 emekli amiralin güya örtük bir iması için nedir kopardığınız bu gürültü!...”