İtiraf ediyorum, tövbemi bozdum; geçen sahurda neler karıştırıyor diye açıp Nihat Hatipoğlu şovu tekrar izledim.
En son, din-iman anlatmak için ekran başına topladığı cemaate sultan güzellemesi yaparken görmüş, o ramazan bu ramazan bırakmıştım izlemeyi.
Allah, kitap ve peygamberden bahsedeceği yerde Osmanlı padişahlarının nasıl mübarek evliya olduğunu anlatıyordu.
Keramet sahibi din büyükleri gibi methüsena düzüyor, yüceltiyor, kutsuyordu sultanları.
Dini vaazla saltanat propagandasını birbirine karıştırmıştı.
Şöyle bir tezattı...
Ekran başındaki fakir kulların kalbine, öbür tarafta bekleyen ödülü göstererek huzur ve teselli veriyordu. Bu dünyadaki çilelerine kadermiş gibi razı olmanın mükafaatını müjdeleyerek kendinden bile geçiriyordu.
Yalnız; bir lokma bir hırka dervişane yaşamayı öğütleyip överken, tam izleyiciyi cennet tasvirleriyle büyüleyip rahatlattı derken arada dindarlığı tahtlara çıkarmasın mı!...
Peygamber hayatına özendireceği, dünya ihtiraslarından el etek çekmiş takva sahiplerini sevdireceği yerde geçmişsevicilik yapıyor, düpedüz saraydakilerin hayatına özendirip sevdiriyordu.
Allah’tan başkasına tapmayanların put üstüne put kırdığı cenk menkıbeleriyle cemaati coştururken, transa geçerek cezbeye kapılanların dalgınlığından yararlanıp bir anda maziperestlik satmaya başlamasın mı!...
Geçen sahur baktım da o günden bugüne pek bir şey değişmemiş. Aynı hisli performans, aynı ürpertici tezgahtarlık devam ediyor.
Ekranların, açık ara en gösterişli, en acılı, en coşkulu, en karmaşık duygular yaşatan vaaz şovu Nihat Hoca’da. En dramatik ve en arabeski...En popülisti ve en sansasyoneli de...
Bağırları ezen yanık arabesk ilahiler onun gösterisinde. Kah, seyirciyi dokunsan ağlayacak hale getirip dokunaklı sesiyle gözyaşı süzmeye hazırlıyor...
Kıpır kıpır kan kaynatan rap ilahiler onda. Kah; oturdukları yerden cümbür cemaat tempo tutturup gövdelerine huşuyla dans ettiriyorlar.
Benim diyen reyting sihirbazına taş çıkartır, nasıl baş etsin rakipleri.
Reşit olmayan 13 yaşındaki Ermenistanlı çocuğa canlı yayında Kelime-i Şehadet getirterek Müslüman yaptı, din değiştirtti; kopardı reytingleri, ilgi alakayı patlattı, havalara uçurdu ekran cemaatini...
Siyasi tercihi ‘Biz’den olmayan memleket Müslümanlarının camide, cumada görülmesinden de aynı mutluluk duyuluyormuş, dinden çıkarmamak için üstlerine titreniyormuş...Sanki kendi tekelindeymiş de şovuna ortak gelinmiş, elinden kapılıp alınıyormuş telaşıyla ayeti, hadisi ‘Onlar’la paylaşmaktan rahatsız olan yokmuş...Tedaviyle iyileştirilecek siyasallaşma ve partizanlık eseri bir din kıskançlığının esamisi bizde okunmuyormuş gibi...
Mümkün mü böyle damardan popülist terapiye kayıtsız kalmak, dayanamayıp ben bile göz attım yine.
Yıllardır zirvede kalmayı başarıyor.
Ramazanın içini boşaltıyormuş, sulandırıp maneviyatını bozuyormuş, dejenere ediyormuş, ahlakta düşüş varmış, yozlaşma ve çürümeymiş...Bana mısın demiyor.
Bereketini görsün gözüm yok; sansasyondan sansasyona koşuyor, rekordan rekora.
Sadece şuna takılıyorum; postu serdiği ekran, FETÖ’yle savaşta bayraktarlığı kimseye bırakmıyor. Oysa bu mücadelenin esası, yeni FETÖ’lerin çıkmaması için hurafeler ve batıl inançlarla mücadeleyi kazanmak değil miydi?
Hani Diyanet öncülüğünde; dini duyguları istismarcıların elinde oyuncak olmaktan kurtarmak için bir ekran seferberliği başlatılacaktı!
Hani başı iktidar ve medyası çekecek, bir daha kanmaması için halkı aydınlatma ve bilinçlendirme kampanyasını onlar destekleyip teşvik edecekti!
Hani din tacirlerinin, inanç bezirganlarının ipliği pazara çıkarılacak, din şarlatanlarıyla hokkabazlarının içyüzünün film ve dizilerle teşhir edilmesi sağlanacaktı!
Bu reyting düşkünlüğü ve bu ucuz popülist gösteri merakıyla mı!