Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un son müjdesi, iyi haber.
Diyor ki:
"Şu anda Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlıyoruz. Türkiye Yüzyılı'nın ilk Yargı Reformu Strateji Belgesi. Yine İnsan Hakları Eylem Planı hazırlıyoruz. Bunların hepsi hazırlandıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanı'mız tarafından kamuoyu ile paylaşılacak."
İyi haber de eğer sonu gelirse...
Sonu getirilmedikten, kâğıt üstünde bırakıldıktan sonra neye yarar!
Üstünlerin hukukunu bitirip hukukun üstünlüğünü sağlamak için yapılan ne reformlar gördük, hayata geçmediler.
Seçimden sonraydı; Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni AB reformlarına ihtiyaç görmüyordu. "Türkiye'nin demokrasi, hak ve özgürlükler konusunda bir sıkıntısı yok" demişti.
Halbuki daha 2 sene önce AB projesi olarak, İnsan Hakları Eylem Planı açıklanmıştı. Hem de AB'den alınan fonla.
İhtiyaç vardı, hâlâ giderilemedi ki şimdi yenisi müjdeleniyor.
Mart 2021'deki eylem planıyla "özgür birey, daha demokratik Türkiye" amaçlanıyordu. Bunun için yargı reformu paketleri çıkarıldı.
Eylem planı, 2 yılda 285 hedefi tamamlayacaktı. İfade özgürlüğünü genişletmek de onlardan biriydi.
Ne kadarı hayata geçirildi, sorarsanız...
DEVA Partili Yeneroğlu, nisan ayında paylaşmıştı karnesini:
"2 yıllık toplam 285 vaadin tam 174’ü yerine getirilmedi. Yani söz verilen her üç eylemden neredeyse ikisi yapılmadı...”
Haksız, keyfi, uzun tutuklu yargılamalar bitecekti. Bitmedi ki şimdi yeni reform paketi ve eylem hazırlanıyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni kabul etmişiz, iç hukukumuzun üstüne koyduğumuzu Anayasa'mıza yazmışız. Ama AİHM kararlarına uymadığımız için, Avrupa Konseyi'nden yaptırım uyarısı alıyoruz.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan; AYM kararlarının bağlayıcı olduğunu, Anayasa emri gereği uyma mecburiyeti bulunduğunu her fırsatta keyfinden mi hatırlatıyor?
Beğenmediğimiz AİHM ve AYM kararlarına uymadıktan, kendi Anayasa ve kanunlarımıza dahi uymadıktan sonra kurallı yönetime nasıl dönebiliriz ki?
Kanun önünde eşitlik olsa... Denetimli serbestliklerine 5 yıl kalmış, Covid iznindeki canileri, torbacıları, tecavüzcü ve hırsızları cezaevine döndürmeyen son infaz indiriminden gazeteci Barış Pehlivan da yararlanırdı. 6 ay tutuklu yargılanıp 3 buçuk yıl ceza aldığı haberi için, 8 aylığına cezaevine geri sokuldu.
Yazılı kurallar; Kavala, Demirtaş, Can Atalay, Merdan Yanardağ ve benzerlerine de uygulanmadıkça reform üstüne reform yapsak ne fayda!
Kursağımızda kalmayacaksa yargı reformu müjdesine yine sevinmek isterim.
Bu haber de iyi haber ama sonunu beklemeye bile gerek yok. Mevcut kanunlar, adamına göre uygulanmasa yetecek.
Hepimizin iyiliği ve refahı için, dua edelim de Erdoğan ve hükümeti bu kez başarsın.
BİZE DOKUNMAYAN HUKUKSUZLUK FAKİRLEŞTİRİYOR
Kurallı yönetime dönmeden ekonominin düze çıkmayacağını, Mehmet Şimşek göreve başlarken söylemişti. Malumun ilamı yani bilinenin tekrarıydı.
Hukuktan uzaklaşmak, haksızlığa uğrayanlara zulümle kalmıyor; haklı haksız ayırmadan toplumu fakirleştiriyor. Onun da ne ilk ne son itirafıydı.
Fakirin daha da fakirleşmesinin sebebi; fakirin çalmayı becerememesi değil. Fakirden çalınmasının önlenememesi. Yolsuzlukla etkin mücadele edilmemesi. Siyasetin, haksız zenginleşme kapısı olmaktan çıkarılamaması...
Yoksa çalmadan, helâlinden kazanarak da fakirlikten kurtulmak mümkün.
Haklının güçlü olmadığı, güçlünün haklı olduğu düzenlere yatırımcı da gelmiyor. Devlet yetkisini kötüye kullanabileceklere karşı hakkının korunacağına güvenmezse nasıl gelsin! Aksine kaçıyor.
'Bana dokunmayan hukuksuzluk bin yıl yaşasın'cılar, dönüp bir daha baksın şimdi: Ucu onlara da dokunuyor muymuş, dokunmuyor muymuş?