Dünya hakimiyeti teorileri vardı...
Kara hakimiyeti teorisine göre; Doğu Avrupa’yı kontrol eden güç, merkez sahaya hakim olacağından dünyaya hükmederdi.
Bunun gibi kenar kuşak hakimiyeti ve deniz hakimiyeti teorileri de bulunuyor.
Tarihçi Reşîdüddin’e göre ise Dodurga, “ülke almak ve yönetmek” demekmiş.
Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’nin “Dodurga” maddesine dayandırılıyor.
Dodurga’yı alan, 2023 seçimlerinde Türkiye’yi de alıyor şu halde.
1, 411 seçmenli Dodurga’da AK Parti, 979 oyla yöneticilerini heyecanlandıran bir zafer kazandı.
Grup Başkanvekili Akbaşoğlu’na göre, genel seçimlerin işaret fişeğini Dodurgalılar, Türkiye’ye ve dünyaya ilan etti.
Akbaşoğlu, bunun canlı bir anket olduğunu ve gerçek sonucun görüldüğünü düşünüyor.
AK Parti’yi düşüşte gösteren sipariş anketlerin foyası da 6 sandıklı seçimde dökülmüş böylece.
Jeoplitik hakimiyet teorilerine, en azından teorisyenleri inanıyordu.
Dodurga’yı açık ara farkla alanın Türkiye’yi de alacağı teorisine, iktidar gerçekten inanıyor mu?
Şöyle de sorabiliriz; AK Parti yönetiminin psikolojisi rahatladı mı, muhalefete ezici bir üstünlük sağladıklarından eminler mi?
Bugün sandıklar kurulsa, milli iradenin aşağı yukarı böyle tecelli edeceğine inanma ihtiyacında oldukları kesin.
Oysa Çankırı’nın bir beldesindeki belediye seçiminin sonucuna yükledikleri aşırı anlam, olsa olsa iktidarın psikolojisini gösterir.
İşlerin yolunda gittiğini, mutfaktaki yangına rağmen oylarının azalmayıp arttığını, halkın ekonomik kötüleşmeden iktidarı sorumlu tutmadığını duymaya hasret olmalılar. Özlemleri had safhaya, kim söylese inanacakları seviyeye ulaşmış yani.
Dodurgalıların seçimini, genel seçim provası gibi karşılaması; iktidarın moral-motivasyon arayışının şiddetlenmesinden kaynaklanıyor.
Dodurga’nın Türkiye ortalamasını temsil edip yansıttığına güvenseler, baskın seçim startı o akşam verilmişti. Şansa bırakmaz, gün sektirmezlerdi.
Bugün hala her 10 seçmenden 9’unun oyunu hazır çantada görecek de seçimi yarına bırakacak, kim tutardı iktidarı!
128 MİLYAR DOLAR BUHARLAŞMAMIŞ
Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı döneminde döviz rezervleri erimişti.
Doları baskılamak için arka kapıdan satıldıkları fark edilmişti.
Fakat ekonomistler yanlış görmüş.
Merkez Bankası, rezerv satarak kura müdahale etmemiş. Sanıldığı gibi değilmiş, politika doğru ve ekonomi başarılı yönetildiği için dolar patlamıyormuş meğer. Öyle göstermek uğruna yakılmamış yani rezervler.
Berat Albayrak, “128 milyar dolar nerede” diye soran CHP’ye açtığı davayı kazandı.
“128 milyar dolar buharlaştı yalanları” çökmüş, “iftiracılar tazminat ödeyecek”miş. İktidar medyası, haberi bu tarz başlıklarla duyurdu.
Spotlardaysa “hiç delil yok, mahkeme Albayrak’a lince dur dedi, iftiracılara hukuk ve siyaset dersi verdi” filan yazıyordu.
Öyleyse...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, rezervlerin nerede olduğunu soran muhalefete çıkışırken niçin şöyle demişti:
“Başbakanlığım döneminde 135 milyar dolara çıkardık, sonra düşüş yaşandı, yoktum, Cumhurbaşkanı’ydım.”
Öyle ya...
Madem rezervlere bir şey olmadı, yerlerinde duruyorlar. Kasada neden bulunamıyorlar? Ve Cumhurbaşkanı, kendisi yokken rezervlerin başına bir iş geldiğini yalanlamayıp niye doğruladı?