Orman yangınlarına niye etkin müdahale edilemiyor, hani hazırlığımız, neden tedbir alınmadı, kim sorumlu’ demeye görün...
Ormanları ya Biden ya PKK ya da FETÖ yakmış, siz de desteklemiş oluyorsunuz.
‘Yangınları PKK ile CHP çıkardı, PKK yaktı muhalefet körüklüyor’ diye gidiyor suçlamalar.
‘Eylem terör örgütünden, propagandası muhalefetten, amaç iktidarı başarısız göstermek’ şeklinde sloganlar da pompalanıyor.
“Orman yangınlarına verilecek en iyi cevap, HDP’yi kapatmaktır” türünden Perinçek sürümleri dahi var bunun.
Hatta yangın söndürülemeyince söndürülememesinin hakkımızda daha hayırlı olacağına, şerden hayır doğacağına ikna denemeleri bile başladı.
Evi yananların ‘İyi ki söndürülememiş’ diye sevinecekleri, ne kadar da şanslı oldukları ballandıra ballandıra muştulandı.
TOKİ’nin krediyle yenilediklerine bakanların ‘keşke benim de evim yansaydı’ diyeceği, Gündoğmuş’un AK Partili Başkanı Özeren’ce bizzat müjdelendi.
İktidarı savunmak için geliştirilen bu avutma ve saptırma hezeyanları, bazı iktidar aktörlerine bile artık fazla geliyor.
Mesela Diyanet. 30 Temmuz’daki son cuma hutbesi, bu hezeyanlarla mücadeleye dönük okkalı mesajlar içeriyordu.
81 ilde, bütün camilerde okunan hutbe, yangınlara verilecek en iyi cevabın sorumluluktan kaçmamak olduğunu hatırlatıyordu. Doğru cevabın, baştan önlem almak, sonra da etkin müdahaleyle söndürmek olduğunu ayetle, hadisle söylüyordu.
Başlığı dahi şuydu:
“Afetlere karşı sorumluluğumuzun idrakinde olalım.”
İktidarın, her başarısızlığa kılıf uydurmakla görevli mazeretçileri iyi kulak versin. Hoca, onlara sesleniyor:
“Böylesi zor günlerde şunu bir kez daha hatırlamalıyız ki sel, heyelan, yangın, deprem, kuraklık ve salgın hastalık gibi afetler karşısında can ve mal kaybımızı en aza indirmek ancak gerekli tedbirleri almakla mümkündür.
Zira tabiat olayları, sünnetullah yani ilahi düzen ve kanunlar gereği, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde meydana gelmektedir.
Dolayısıyla bir mümin, sorumluluğunu ihmal edip göz göre göre afetlere kapı aralayamaz. Yeryüzünde dengeleri bozacak adımlar atamaz.
Nitekim afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı insanoğlunun kendi hata ve ihmalleri sebebiyledir.
Geliniz, üzerimize düşen sorumlulukların idrakinde olalım. Acı tecrübelerden ders alalım. Güvenli bir hayat için afetlere karşı hazırlıklı olalım...”
Ülkeyi bakın kim aciz gösteriyor
İktidar, ‘güçlü ve büyük Türkiye’ imajını bozmamak için AB’den yardım istemeye epey direndi.
‘Bizi çekemiyorlar, tokat niyetine, nispet olsun diye oyları patlatın’ dolduruşlarının büyüsünü korumak içindi belki.
Belki de Hans’la George’a onca laf ettikten sonra yüz tutmadı, gurura yedirilemedi.
‘Muhtaç görünmeyelim de yanarsa yansın’ diye ormanları, göz göre göre yangına bırakmaya değer miydi?
Oysa kimse ‘hangi yüzle’ imasında bulunmadı.
Acil durumlarda yardıma çağırmak, çağırdıklarımızın gözünde yüz karartmak, ağız eğmek, küçülmek değil zaten.
Bilakis büyüklük kompleksinin savurttuğu hezeyanlar, küçültücü. Büyük Türkiye’ye yakışmıyor.
İktidar propagandası, öyle çılgın esti ve öyle zıvanadan çıktı ki...Popülist hamasete şapkasını ters giydiren İçişleri Bakanı Soylu bile yanında insaf ve sağduyu örneği kaldı.
Düşünün ki Soylu akla, sağduyuya ve ölçülü olmaya davet ediyor.
Kim derdi şu tarz uyarılar bir gün Soylu’dan işitilecek:
Nefret söylemlerine itibar etmeyin!
Dolduruş ve kışkırtmalara gelmeyin!
Provokatörlere uymayın!
Onu bunu hedef gösterenlere kanmayın!
Sabotaj ve kundaklamaya yargı karar verecek, tahriklere kapılıp kimseyi linç etmeyin!
Gereğini yapmak kolluğun görevi, jandarmalığa soyunmayın!
Gücünü abartarak terör örgütünün reklamına alet olmayın!
PKK yaktıysa açıklamak bizim işimiz, delilsiz dayanaksız konuşmayın!
Çünkü panik ve telaş ürünü bu propagandanın asıl, Türkiye’yi aciz ve çaresiz göstereceğini Soylu biliyor. Dünyaya rezil ettiğinin, aşağılayıcı olduğunun farkında.
Ucu, görevi nedeniyle kendisine dokunuyor üstelik.
‘Hani terör örgütü bitirilmişti, nasıl yüz yerde orman kundaklayabiliyor’ demezler mi?
Yangınla mücadele fiyaskosunu kapatmak için uydurulan deli saçmalıkları, terörle mücadele başarısını gölgeleyecek bir de. İzin verir mi Soylu!