Aslında yeni dönemin vaat edilen realist karakterine pek uygun bir fenomen değil bu dizi. Yine de ‘başkanlık Türkiyesi’ne geçiş tartışmalarının tam ortasında bitiverdi. Tabii Venezuela Devlet Başkanı Maduro’nun set ziyareti iteklemesiyle...
ABD’ye karşı bağımsızlık mücadelesi veren bir anti-emperyalist, Bolivarcı bir Latin Amerika kahramanı diye uzaktan hayranlık besleyenlere bakıyorum. Maduro’nun, Diriliş dizisine hayranlığı karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar.
Başrol oyuncusu Engin Altan Düzyatan, çocuğu ABD vatandaşı doğsun diye uğraşırken anti-Amerikancılığın yılmaz savaşçısı Maduro, Diriliş setini nasıl ziyaret edermiş?
Hayal kırıklığı içinde yerden yere vuruyorlar gözlerinde büyüttükleri iki baş kahramanı da. Birbirlerinde ne bulduklarını anlayamıyor, söylemleriyle eylemleri arasındaki tezadı açıklayamıyorlar.
Oysa iki tarafın da ihtiyaç duyduğu şey, PR çalışması. İkisi de küresel anti-Amerikancı kamuoyunun alkışlarıyla yaşıyor.
Anlaşılmayacak ne var, Amerikan karşıtı tribünlere göz kırpmak için direksiyonu Beykoz’daki sete kırdı Maduro, yoksa geçerken hesapsız hayranlıktan uğramış değil...
Fakat göz boyama ustası Maduro’nun ıskaladığı bir şey var; Türkiye’nin daha çok sempatisini kazanmak için kullandığı rüzgar, önceki dönemin ruhunu simgeliyor.
Selefi Chavez, bir vakitler İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’la mükemmel uyumu yakalamıştı. Ayrılmaz ikili gibiydiler. Yel değirmenlerine karşı savaşan iki Don Kişot edasıyla, Amerikan düzenine meydan okuyor, emperyalizmin ağa babalarına birlikte kafa tutuyorlardı. Birbirlerinden güç alarak gittikçe daha çok esip gürlüyorlardı.
Aralarındaki taşkın dayanışma, karşılıklı nişan takmalarla, başı sıkıştıkça soluğu birbirlerinde almalarla coşmadı mı, iki yüz kadar ikili anlaşmayla çağlamadı mı?
Ahmedinecad’ın gitmesiyle de eski pırıltı ve cazibesini kaybetti. Daha mantıklı, ayağı yere basan rasyonel bir yönetim gelince İran maceradan çekildi, hayal kahramanlığından acı gerçekler dünyasına döndü.
Belli ki kaybettiği o rüya ortaklığı Türkiye’de arıyor Maduro, partner açığını bizimle kapatmak istiyor.
İstanbul’da seslendiği iş insanlarına “İnsanlığın ortak rüyasını birlikte gerçekleştirebiliriz, yeni bir dünya kurabiliriz, iyi bir başlangıç için gelin dolara karşı sanal paramız Petro’yla iş yapalım” diye teklifte bulunuyor.
Fakat sorun, duygudaşlık motivasyonuyla etkilemeye çalıştığı o salonda, fantastik bir senaryonun uygulamada gaza getirebileceği tek kişinin bile çıkmayacak olması.
Üçüncü dünyacı ateşli nutuklardan alkışı esirgemez kalabalıklarımız. Ama geleceğe yatırım yapacakları zaman da dünyanın en gerçekçi, en realist insanı kesilirler. Bakınız, Engin Altan Düzyatan pratiği.
***
Varisi Maduro, Chavez’in Ahmedinecad İran’ıyla yakaladığı duygusal ilişkiyi ‘başkanlık Türkiye’siyle kurabileceğini düşünüyorsa yanılıyor.
Bakanlık devir teslimlerinde dünyaya verilen mesajlara bakın anlarsınız.
Yeni dönemin havası, küresel düzenle daha çok entegre olmak, piyasa kurallarına daha sıkı bağlılık ve hayatın gerçekleriyle kavgadan daha çok kaçınmak. Üzgünüm yani hazret!