TCK’ya yeni bir suç giriyor, herkesin peşine düşebilecek bir cadı avını başlatabilir. Hazır mısınız, ciddiyetinin farkında mısınız!
Etki ajanı, Türkiye aleyhine kara propaganda yapanlar olarak tarif ediliyor.
Diyelim, sosyal medyada ekonomi kötüye gidiyor diye iktidarı eleştirdiniz. Ya da Türkiye’nin İsrail’le normal ticareti sürdürmesinden dolayı yöneticilere tepki gösterdiniz...
Ülkenizi kötülemekten, felâket tellallığıyla halkı paniğe sevk etmekten okka altına gidecekmişsiniz. Çünkü ekonomik, toplumsal ve kamu düzenini bozacak bir fitne çıkarmış sayılacaksınız. Yeni Şafak söylüyor.
Etki ajanlığı diye bir suç eklemek için, 9. Yargı Paketi’ne bir düzenleme konuyormuş.
Pazartesi, 4 gün önce Yeni Şafak’ta şöyle sunuluyordu:
“Türkiye aleyhinde kara propaganda yapılmasına alan açanlar, ‘etki ajanı’ kapsamına girecek. Ülkenin ekonomik, toplumsal ve kamu düzenini bozanlar da bu kapsamda değerlendirilecek. Caydırıcılığının olması adına cezai müeyyideler gelecek.”
Ya ağzınızı tutacaksınız ya da mapus yolları görünecek yani size.
“Yeni tip casusluk suçlarına yeni düzenleme”yi dört gözle bekleyen şu anonsa bakar mısınız:
“Casusluk faaliyetlerinin önlenmesinde yeni adımlar atmaya hazırlanan Türkiye, etki ajanlığına karşı da tedbir geliştiriyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda en çok tartışılan istihbarat faaliyetleri arasında etki ajanlığı yer alıyor. MİT’in, Mossad’a yönelik operasyonlarından sonra gündeme gelen casusluk faaliyetlerine ilişkin Adalet Bakanı Tunç, yeni düzenleme sinyali vermişti. Yeni Şafak, düzenlemenin detaylarına ulaştı.”
Yaşasın, tekbirle karşılamamak işten değil:
“İstihbarat mücadelesinde yeni bir boyut olan ‘etki ajanlığı’, Türk Ceza Kanunu’na girecek. TCK’da tarif edilen casusluk, ajanlık tanımına yeni bir kavram olarak etki ajanlığı da eklenecek. Türkiye lehine gibi görünüp ancak aleyhte propaganda yaparak kamuoyu oluşturan etki ajanlarına mercek tutulacak.”
1950’lerde ABD’de, komünist veya destekçisi diye gammazlananlara karşı yürütülen amansız cadı avı kâbusunu çağrıştırmıyor mu?
31 Mart’ta seçim sandığından bir de yerli ve milli McCarthycilik dersi alınmış. Türkiye’nin, siyasette yumuşamayla birlikte buna da ihtiyacı olduğuna kanaat getirildiğinden herhalde.
Pabuç pahalı, yok öyle yağma; ileri geri konuşan, bedelini ödeyecek.
SIKIYSA İSRAİL’LE TİCARETİN KESİLMESİNİ ŞİMDİ İSTEYİN
Gerçi İsrail’le ticaretin kesilmesini istemekte haklı çıktılar. Ama kurtarmaz.
İktidar, baskılara dayanamayıp sonunda kestiklerini açıkladı. Demek ki kesilecek bir ticaretimiz varmış, başta söylendiği gibi yok değilmiş.
Oysa ticaretimiz var, kesilsin diyenler nelerle suçlanmıştı.
Ticaret Bakanı Bolat, İsrail’le ticaret haberleri için, “terör örgütlerinin itibarsızlaştırma çabası” demişti. “Arkasında İsrail istihbaratı var” olduğunu öne sürmüştü.
Bunlar, “Türkiye’yi köşeye sıkıştırma amaçlı haberler”di.
“Terör örgütleriyle bağlantılı sitelerde Türkiye’yi İsrail’e silah satmakla suçluyorlar”dı.
“Bu tür haberler Filistin’e değil, İsrail’e yarıyor”du.
Alın işte, size dört dörtlük bir etki ajanlığı faaliyeti. Dua edin daha yasalaşmadı, yanmıştınız.
Hele yasa bir geçsin, görürsünüz neymiş iktidara lâf etmek.
İsrail'i durdurmak için ambargo uygulanmasını savunurken İsrail hesabına çalışmadığınızı, dış güçlere hizmet etmediğinizi, yabancı devletlerle ülkenize karşı ağız ve amaç birliği etmediğinizi, harekete geçirmek amacıyla iktidarı eleştirmenin ya da protestonun ülkenizi karalamak olmadığını Marko Paşa'ya anlatırsınız artık. Başka kim dinleyecek!