İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Artİstanbul Fesane'deki sergiye soruşturma açmış. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği suçlamasıyla.
İBB'den, sergiyle ilgili yetkililerin isimleri istenmiş. Öyle ortaya çıktı.
Feshane'deki sergiye neden saldırılıyordu? Kutsala hakaret, sapkınlığı özendirme suçlamasının aslı astarı var mıydı? Gidip yerinde görerek 15 Temmuz'da yazmıştım.
Bulduğum cevap şuydu; çünkü Haliç kıyısındaki bakımsız Feshane, restore edilerek Artİstanbul diye çok güzel bir kültür-sanat mekânına dönüştürülmüştü.
Sergi, hangi eserler bahane edilerek fiziki saldırılara uğruyordu? Bakınca asıl nedenin başka olduğunu anlıyordunuz.
Gönül Nuhoğlu'nun keçi heykelleri devrilmiş, biri kırılmıştı. Keçi görünce kaçımızın aklına satanizm ve Tapınak Şövalyeleri gelirdi ki halk, dinine saldırılıyor zannıyla tahrik olsun.
Pagan sembolleri de vardı güya. Mehmet Güleryüz'ün mitolojik "Marsyas ve Apollon" tablosu mu?
Örf ve âdetlerimize hakaretle din düşmanlığı çıkar mıydı bundan?
LGBT, sapkınlık, çıplaklık tasvirleriyle aile yapımızı, ahlâkımızı bozan neymiş; derseniz...
Burhan Kum'un, Abdülmecid Efendi'yi nü resimle çizdiği "Son Kopyacı" tablosu... Taner Ceylan'ın hünsa figürü... Bir de Sema Maşkılı'nın, canavarlaşmış iki çıplak erkeği boğuşturduğu eseri göstermişlerdi.
İlk ikisine, Son Halife Abdülmecid'in nü tablolarında rastlanmıyordu sanki. Ecdâda saygısızlıktan dem vuranlar, ecdâdı tanımıyor daha.
Üçüncüsü ise gücün vahşi doğasını anlatıyordu. İnsanın, medeniyet kisvesi giymemiş ilkel yanını.
Cinselliği teşhir ediyormuş. Sapkınlık diye ortalığı ayağa kaldırdıkları bu muydu?
Sergide, 300 sanatçının 400'den fazla eseri yer alıyordu. Bunlar için mi bütün bir sergi hedefe konmuştu?
SUÇ YİNE SALDIRIYA UĞRAYANDA ARANIYOR
Koparılan yaygara, hem zorlama hem de tehlikeli bir tahrikti.
Ancak halkı kin ve düşmanlığa tahrikten soruşturma açılan, İBB oldu.
Suçu kendinde mi arasın, ne yaptı da saldırıya uğramayı hak etti diye kendini mi sorgulasın?
Kılıçdaroğlu'nun, Çubuk'ta ölümden döndüğündeki gibi. Lince kalkışan saldırganlar, siyaseten sahiplenilip savunulmuştu. Saldırıya uğrayan ana muhalefet lideri, halkın haklı öfkesini üstüne çektiği için suçu kendinde bulmaya çağrılmıştı.
Hadi yine suçu, saldırıya uğrayanda aramayı deneseniz...
Zoru neydi ki İmamoğlu, işi gücü bırakıp milleti dinden, imandan, ahlâktan çıkarmaya uğraşsın. Kutsala saygısızlık, dine hakaret ne kazandıracaktıysa ona. Gelin de inanın!
Mevlüt Akyıldız, cümbür cemaat bir tablosunda "Ala Turca" yazılı mahya kullanmış. Çarpık modernleşmemizi, kültürel karmaşamızı ironiye vuruyordu. Sırattan geçiren terlik, yanmaz kefen ticaretinden rahatsız olmayanlar, bundan mı rahatsızdı?
Ayrıca eleştirmek, kınamak, protesto etmek başka şeydi. Siyasi hesapla hedefe koymak, kin ve nefret uyandırarak halkı kışkırtmak, taşkınlık ve saldırı başka.
Karşıdaki camide cuma vaazına bile konu edilmiş, görevliler aktarmıştı. Hoca, Lût Kavmi sapkınlığından girip sözü, Feshane'deki sergiye getirmiş.
Dini hassasiyetten miydi, siyasi hassasiyetin camiye sokulmasından mı?
Vandalizmin sırtını sıvazlayan, siyasi bağnazlığı cesaretlendiren tarafıyla ürkütücü gelmişti. Din, ecdât buna alet edilir miydi?
Millete asıl saldırı; yalan yanlış dolduruşlarla milletin arasına fitne, nifak sokmaktı. İstismar edilen dine, değerlere de en fena saygısızlık bu değil miydi?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihi Feshane'yi restore edip haziranda "Ortadan Başlamak" sergisiyle açmıştı.
Fakat ecdâdın mirasına sahip çıktığı için alkışlaması beklenenler, o günden beri hır çıkarmaya yer arıyordu.
İstanbul'a, böyle nezih bir kültür-sanat mekânının daha önce niye kazandırılmadığını sorgulatacak kadar güzel olmuştu.
Halkı, İmamoğlu'dan uzak tutmak uğruna karalamaya değer miydi? Bağnazlığı azdırmaktan ne hayır gelecekti?
O yazımı, insafa davet eden bu soruyla bitirmiştim.
Bir insaf sorusu daha şimdi:
Saldırıya uğrayan sergiyi soruşturmak, saldıran ve asıl provoke eden tarafa yanlış mesaj vermez mi?