CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle dün Cumhuriyet gazetesinde bir yazı yayımladı. Başlığı şuydu: “Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıralım”.
“Biz hazırız” ara başlığıyla önce şunu söylüyordu Kılıçdaroğlu:
“Atatürk’ün sağlığında göremediği çok partili siyasi hayata, en yakın çalışma arkadaşı, partimizin de ikinci Genel Başkanı, İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün öncülüğünde geçilmiş olması da kurucu kadroların Cumhuriyete ve ‘Halkçılık/ Demokrasi’ ilkesine duyduğu bağlılığın somut göstergesidir.
Malumunuz, Atatürk’e ve kendisine muhalif isimleri de kapsayan bir af sürecinin de mimarı olan İnönü, 1950 seçimlerinin Demokrat Parti’ye karşı kaybedilmesini ‘Bu bir yenilgi değil, benim en büyük zaferimdir’ sözleriyle değerlendirmişti...
Peki, 100 yıl sonra Cumhuriyetimizi, demokrasiyle taçlandırma ihtiyacıyla neden karşı karşıyayız? Aşılan onca engellere ve onca kazanıma rağmen... “
“Özeleştiriden korkmadan” ara başlığı altında ise şu satırlar yer alıyordu:
“...Parlamenter demokrasinin askeri darbeler ve askeri vesayetten medet uman siyasi ve bürokratik kadrolar eliyle bozulmuş haline dönüş...kabul edilemez. Cumhuriyetimizin 100. yılına giderken, dogmalardan ve ön kabullerden arınmış, özeleştiriden korkmayan ve hatta toplumsal mutabakata dayalı yeni bir tarih okumasına imkân tanıyan bir dönemi başlatmalıyız. Biz hazırız!”
5 yıl öncesine dek bunları Cumhuriyet’te değil, iktidar medyasında okurdunuz. CHP Genel Başkanı imzasıyla değil, ancak AK Parti Genel Başkanı imzasıyla...
İnönü kısmı da bir hakkı teslim için değilse bile, CHP’nin Atatürk ve İnönü’ye layık olamayışını, onlardan devraldığı mirasın gerisinde kalışını, aşıladıkları demokratik ideallere ters düşüşünü, amaçladıkları çağdaş uygarlık hedefinden uzaklaşışını göstermek için sıkıştırılırdı araya.
Her halükarda...Dersim katliamıyla yüzleşen, geçmişin günahlarından dolayı devlet adına özür dilemekten korkmayan, CHP’yi özeleştiriye çağıran, sosyal restorasyon ve barış açılımları yapan, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmayı savunan, Ahmet Kaya’ya Cumhurbaşkanlığı ödülü veren tarihi reformların AK Partisinden çıkabilirdi bu yazı.
28 Ekim, Ahmet Kaya’nın doğum günü...Her yıl 29 Ekim’de açıklanan Cumhurbaşkanlığı ödüllerinin sahipleri, 2013’te Cumhurbaşkanı Gül’ün talimatıyla önden ilan edilmişti. Rahmetlinin hatırasına adanarak doğum gününe denk getirilmesi, şık bir jestti.
Ödülü, bilahare törenle eşi Gülten Kaya aldı. Sanatın muhalif kimliğinin, 90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca devlet makamları tarafından hiçbir zaman onaylanmadığını söyleyerek başladı konuşmasına. ‘’Aksine, uygar dünyanın özgürleştirmeye çalıştığı kültür sanat alanı, bizim topraklarımızda hep merkezileştirmeye çalışılarak devlet denen yapıya sadakati istendi. Dolayısıyla muhaliflere maalesef çok büyük bedeller ödetildi’’ diye devam etti.
“Susturulmuş ve kalbi incitilmiş sanatçı”, bu yılki doğum gününde Maslak Uniq Hall’de anıldı.Kardeş Türküler’in Ahmet Kaya şarkılarını seslendirdiği bir müzikli oyunla...
Bir sürgün hikayesi ‘Hep Sonradan’ın sezon açılışına sanatçı dostum Ahmet Güneştekin’le gitmiştik. Davetliler arasında CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu vardı. Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül. Kadir İnanır, Ercan Kesal...Gözüme çarpanlar....
5 yıl öncesine dek Kadir İnanır’la Ahmet Güneştekin, Ercan Kesal yine orada olurdu. Ama CHP heyetiyle değil AK Parti il başkanı, belediye başkanıyla otururlardı o salonda.
Roller değişti, külahlar değişti. Mevsimse yerinde sayıyor, aynı zehirli iklime döndü.
Ahmet Kaya bugün yaşasa o meşum linç gecesinin tekrar etmeyeceğini, canını kurtarmak için ülkesinden kaçmak zorunda kalmayacağını kim söyleyebilir?