Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, yerine kayyum atanınca anlamış. "Çözümün ne olduğu ortaya çıkıyor" dedi.
Türk, daha önceki hafta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'la Şanlıurfa'da barış yemeğindeydi. Şenyaşar ve Yıldız aileleri arasındaki kan davasını sulha bağlamışlar, Şanlıurfa Valiliği araya girmiş, AK Parti ve DEM ileri gelenleri katılmış, bunu da mini bir çözüm süreci provası gibi görenler olmuştu.
DEM Parti de uyandı, "çözüm beklentilerine tuzak kurulduğu"nu söylüyorlar.
Öcalan Meclis'te konuşturulacak, beklentisiyle yatırıldığı rüyadan CHP'li Esenyurt Belediyesine kayyum haberiyle kaldırılmıştı Türkiye.
O sabah çözümün ne olduğuna uyanmayan kaldıysa onlar da dün sabah DEM'li Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atamalarıyla açtı gözlerini.
Çözüm projesinin ne olduğu artık anlaşılıyor.
Bakın; 6 ay önce DEM Parti'den seçilen Şanlıurfa Birecik'le Batman İkiköprü belediye başkanlarına ilişiliyor mu? Kimse onlara kış demiyor. Çünkü doğru yolu buldu, AK Parti'ye geçtiler.
Ahmet Türk ya da görevden alınan diğer DEM'li başkanlar, AK Parti'ye katılsa yine terörle ilişkilendirilip görevden alınırlar mıydı?
Eğri soruya doğru cevap bulunmaz. Önce soruyu dosdoğru sormalı.
Bir başka soru da şu:
AK Parti sandıkla böyle mi inatlaşmıyor? Seçim sonuçlarını seçimsiz değiştirerek mi? Sandıktan çıkanların yerine sandıksız kayyum atayarak mı?
Milli iradeyi kendi hâline bırakınca yanlış seçim yapmış da sanki iktidar düzeltiyorsa neyin kitabı baştan yazılıyordur? Kitabın ortasından konuşuluyor madem... Vesayetle mücadele bu mudur; ayrıca terörle mi, muhalefetle mi mücadele ediliyor, söylensin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kitabın ortasından konuşarak Türkiye'nin siyasette yumuşamaya ihtiyacı olduğunu duyurmuştu. CHP'yle normalleşmeyi böyle başlatmıştı.
MHP lideri Bahçeli'yse kitabın ortasından konuşarak Öcalan'ı Meclis DEM grubunda kürsüye çıkarmayı teklif etmişti.
Şimdi CHP normalleşmeyi, DEM müzakereyi beklerken nasıl gafil avlandıklarını tartışıyor.
Bu tabloya bakınca kitabın ortasında ne görüyorsunuz?
İktidar, dağda tek terörist kalmayana dek terörsüz Türkiye projesi mi yürütüyor? Yoksa ovada iktidara katılmayan tek muhalif bırakmayana dek muhalefetsiz Türkiye projesi mi?
Başlatılan süreç hangisine benziyor?
CHP'DE NORMALLEŞEMEME KRİZİ
Özgür Özel'in son kapalı grup toplantısından dışarı yansıyanlara bakılırsa...
Kılıçdaroğlu'na yakın isimler, AK Parti'yle normalleşme üzerinden CHP liderine epey yüklenmiş. Kılıçdaroğlu da aynı gerekçeyle hariçten yüklenmeye devam ediyor.
Özel ise normalleşmeyi, iktidarla değil de CHP'ye uzak seçmenle kucaklaşma olarak tarif edip sürdüreceğini söylemiş. Başından beri hata olduğunu kabul etmeden, kuyruğu dik tutarak iktidarla normalleşmenin bittiğini başka nasıl söylersiniz?
Fakat yakından baktığınızda görülüyor ki; CHP'de normalleşme üzerinden yaşanan kriz, aslında başka bir gerilimin yansıması. O da parti içinde normalleşememe krizi.
Kurultay sürecinde Kılıçdaroğlu'ndan yana tavır alan isimler, Özgür Özel yönetiminde dışlanmaktan şikâyetçi.
Yalnız milletvekillerinde değil, belediye başkanlarında da aynı kırgınlık var.
CHP yönetimi, normalleşme diye parti dışındaki kesimlerle kucaklaşırken kurultayda muhalif kalmış CHP'lileri parti içinde dışlıyor, cezalandırıyor ya da ötekileştiriyor gibi bir hissiyat...
Kendileriyle de kucaklaşılsın, istiyorlar.
Hafta sonu, Uluslararası Tarsus Festivali için Mersin'deydim. Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer'de de aynı kırgınlığı hissettim.
Vahap Seçer zaten saklamıyor kırgınlığını, konuştuğu her gazeteciye açıktan ifade ediyor. Yüzde 60 oyla seçilmenin verdiği özgüvenden belki.
Okumuşsunuzdur Seçer'in parti yönetimine sitemlerini. Ben de buradayım, mesele halk desteğiyse benim de arkamda yok mu, CHP'nin Yavaş'la İmamoğlu dışında da popüler belediye başkanları var, demeye getiriyor.
Mesaj yerine ulaşmış olmalı ki Özel, kapalı grup toplantısında yeni bir sayfa açma, ayrışma defterini kapatarak herkesle kucaklaşma sözü vermiş.
Kayyum atamalarına tepki, iktidarla normalleşmeyi bitirirken CHP'de parti içi normalleşmeyi başlatabilir. 'Bu muydu, al sana normalleşme' baskısı, ona zorluyor.