Düşünsenize, Yeni Şafak’ta Mevlüt Uysal’ın iş takipçiliğiyle suçlandığı bir haber bile okuduk bu sene. Kim derdi, olacak şey miydi?
AK Parti’nin eski İBB Başkanı, “adrese teslim ihaleler yaptırıyor”muş.
“Mevlüt Uysal’ın hukuksuz işleri” yazıyordu sürmanşette.
Şok yaşamaz mısınız! Benim için sarsıcıydı.
Muhafazakâr seçmeni, “kurtlu bulgur”a talim etmeye çağıran fetvaların yayınlandığı gazete, ansızın yolsuzlukla mücadeleye soyunmuştu.
Yolsuzluk, rüşvet, haksızlık ve hukuksuzluk gibi gerçekleri söylemek, AK Parti iktidarına zarar verecekse caiz değildi. Ama Yeni Şafak, bir kerelik istisna yapmıştı.
Mevlüt Uysal’la çıkar çatışması mıydı, neydi; motivasyonu anlaşılmadı. Arkası da gelmedi Allah’tan. Gelse şoku nasıl atlatabilirdim!
Dedim ya; çok şoklar yaşattı bu sene. Hatta seneyi, şok üstüne şoklarla kapatıyoruz. Fakat pek azı, Soylu’nun ‘suçun şahsiliği’ni savunması kadar şok ediciydi.
Bakan Yardımcısı Çataklı’nın kardeşi, FETÖ soruşturmasından aranıyormuş; ortaya çıkmıştı.
İçişleri Bakanı’ndan şunları duyduk:
İhbar, aranma ve soruşturma, suçun işlendiği anlamına gelmez. Kararı, mahkeme verir.
Ayrıca kardeşinizin mahkeme kararından haberiniz de olmayabilir, nereden bileceksiniz!
Hem kardeşlerinin suçu yüzünden, öyle iltisakı var diye başkasını yargılayıp cezalandıramazsınız, suç şahsîdir.
Soylu, yardımcısı Çataklı için geçerli bu ilkeleri hatırlattı. Ve İmamoğlu’nun, İBB’ye aldığı terörle iltisaklıları saymaya devam etti. Ne kadarı birinci ve ikinci akrabalarından dolayı suçluydu, bunun bir mahkeme kararına dayanması niye gerekmiyordu vesair...
Hâlâ dumura uğramayanlar varsa şu şoka da dayanıklılar mı, görelim.
AK Parti döneminde belediyeye alınan terör sabıkalılar, sayıca tolere edilebilirmiş. Bu mantık, kimde filmi koparmaz?
Seneyi, ambale olarak tamamlıyoruz. Onu da olmadık diyemeyiz artık, nankörlük etmeyelim.
Fransızca kökenli ‘ambale’, iyi ki lügatımıza girmiş. “Birini düşünemez duruma getirir, çok yorar, fazla gaz vererek otomobili boğarsanız” ambale etmiş oluyorsunuz.
2022’nin bizde uyandırdığı duyguyu, bundan daha iyi anlatan bir kelime isterseniz... O da Fransızcadan: Afazi.
Bruce Willis’e, 67 yaşında müzik ve sinema kariyerini bıraktıran rahatsızlığın adı bu. Her açıdan senenin kelimesi seçilmeyi hak ediyor yani.
Kafaya alınan darbe, beyin tümörü, enfeksiyon, demans ya da felç yol açabiliyormuş.
Afazi; söz yitimi, konuşma kaybı demek.
Nutkunuzun tutulduğu, diyecek söz bulamadığınız zamanlardaki gibi.
Düşünme ve hatırlama başta, aklî melekeleriniz yerindeyken konuşamamak, nasıl bir ıstıraptır?
Ani şoklar, olmadık işlerin en beklenmedik anda başa gelmesi ve soğuk duş gibi hayal kırıklıklarının etkisiyle... Beyninizden vurulmuşa döndüğünüz anlarda, konuşma kaybı yaşarsınız.
Yıldırımla çarpılmışa çeviren bir trajedi...
Dilinizin çözülemeyecek kadar tutulması için, kafaya darbe almanız şart değil.
Kelimeler başka türlü de düğümlenir boğazınızda, kalakalırsınız. Ne diyeceğinizi bilemezsiniz. Söz, yetmez duygularınızı ifadeye.
İşte orası, sözün bittiği yerdir. Şokun etkisiyle diyecek bir şey bulamazsınız. Ne deseniz boştur artık.
Bruce Willis’i ilk duyduğumda, aklıma iki Netflix dizisi getirdiğini yazmıştım: El Chapo ve Kaçak Vegan.
Biri, Meksikalı bir uyuşturucu baronu; diğeri ise ABD’li bir lokanta sahibesi hakkındaydı.
Ortak yanları; ikisinde de kurbanların, “sık dişini, rüyalarının gerçekleşmesine az kaldı” entrikasıyla aldatılmasıydı.
Diş sıkmanın sonu ise değişmiyordu.
Sonu değişse sıkık dişler, genelde kesik başlarda olmazdı. O kesik başlar da sarayların cellat çeşmelerindeki ibret taşlarında sergilenmezdi.
2022’yi, Yalın’dan manidar bir şarkıyla uğurluyoruz. İflah olmaz “Oyunbaz”:
“Tаştаn olsа dаyаnır elbet/ hа gаyret, devаm et/ sık dişini, sаbrım...”
Dişinizi sıkmayacağınız, sabra zorlanmayacağınız bir yıl olsun; iyi seneler.