Dünyada az 95 ülke, askeri alanda İHA üretmeye çalışıyor. En az 60 ülke ise yüzlerce İHA'yı çalıştırır duruma getirmiş.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, 2019'da Çin'i dünya birincisi ilan etmişti. İHA ihracatında yüzde 1430 artıştan dolayı.
ABD ve İsrail, 50 yıldır geliştiriyor bunları.
Türkiye'nin bu alanda çalışan devlet şirketi TUSAŞ da 50 yıllık bir geçmişe sahip.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. TUSAŞ, ANKA İHA'larını deneme testlerine 2010 yılında başladı.
Internette hızlı bir taramayla daha fazla bilgiye de ulaşabiliyorsunuz.
Bakınırken karşınıza, iktidar medyasından şöyle bir haber dahi çıkacaktır:
"Türk savunma sanayii ürünleri, dünyada yeni başarılar elde ediyor. TUSAŞ, Malezya'da düzenlenen SİHA ihalesinde Çinli rakiplerini geride bıraktı. Çin SİHA'ları kullanan ülkeler artık Türk SİHA'larına yönelmiş durumda."
Heyecan ve gurur verici bir başarı haberi. 50 yıllık çabanın meyveleri alınıyor.
Fakat o da ne! Bu girişten sonra haber, alkış ve övgüleri başka bir adrese yönlendirmesin mi!
Bakınız; 17 Ekim 2022 tarihli ve "Yeni tercih Türkiye! SİHA ihalesini TUSAŞ kazandı" başlıklı haber.
"Türk SİHA'larının performansları Çin'de de yakından takip ediliyor" cümlesini, şu spot izliyor:
"Geçen aylarda Çin televizyonunda yayınlanan bir programda, Selçuk Bayraktar bir dahi ve Türk Steve Jobs olarak tanıtılmıştı."
Nasıl yani?
Başarı, TUSAŞ'ın.Takdir ve tebriklere niye başkası ortak edilsin?
Selçuk Bayraktar ve aile şirketleri Baykar, zaten yeterince tezahürat alıyor. Kendi başarılarının tadını da doya doya çıkarıyor, gururunu yaşıyorlar.
Ama bu, TUSAŞ'ın şovu. Başarının sahibi belli.
Beklersiniz ki haber size, TUSAŞ'ın başarısının arkasındaki hikayeyi, vizyonu, mücadeleyi ve kahramanlarını anlatsın. Onlara da başarılarının gururunu tattırsın.
Neden başkasına mal edilir gibi sunuluyor da başarısı adeta gölgede bırakılıyor?
Türkiye'de üretilen İHA, SİHA'ların arkasında tek aktör varmış, ondan önce geçmişi bile yokmuş gibi bir hava estiriliyor. Ne diğer özel şirketleri, kamu şirketi TUSAŞ dahi yok sayılabiliyor.
Baykar'ın; iktidar ve medyasınca bu şekilde öne çıkarılması, ayrıcalıklı bir konuma taşınması; haksız rekabete yol açar mı, açmaz mı?
Devleti yönetenler, devlet şirketinin tanıtım, reklam ve pazarlamasına aynı ihtimamı göstermiyorsa sorun mu, değil mi?
Buraya kadarı, iktidar ve medyasını ilgilendiriyor. Baykar'ın sorunu değil.
Aşağıdaki eleştiri ve tartışmalara tepki biçimleri ise Bayraktar kardeşlerin sorunu, tamamen kendi sorumluluklarında.
BABACAN NEYE DOKUNACAKLARINI SÖYLEDİ?
Doğru işlerinde Baykar'ın arkasında durma sözü veriyor. Övgüsünü esirgemiyor, haklarını teslim ederek başarılarıyla gurur da duyuyor. Sadece Baykar'ın geçmişte maruz kalmaktan yakındığı engellemeler, başkalarına yapılmasın, rekabetten korkmasınlar istiyor.
DEVA lideri Babacan'ın lafını etmesi yetti, kızılca kıyametler koparıldı.
Herkesin önü açılsın, hepsine destek verilsin, avantaj sağlanacaksa biriyle sınırlı kalmasın, rekabet ortamı olsun, bir değil 5-10 Baykar daha çıksın; nesi kötü?
Haluk ve Selçuk Bayraktar'ın başarıları, inkâr edilemez. Aslında propaganda aşırılıklarına, siyaseten kayrılmaya ve kollanmaya ihtiyaçları da yok. Hatta siyasileştirilmeleri, aile şirketlerine faydadan çok zarar getiriyor.
Bunu önlemek, izin vermemekse kendi ellerinde. Öncelikle yapmaları gereken, bu konuları konuşturmama tavrından vazgeçmeleri.
Eleştirilmek, hoşlarına gitmeyebilir. Haksızlık da içerebilir. Elbette yalan ve iftiraya karşı korunma haklarını arayacaklar.
Fakat 'Babacan, FETÖ'yle aynı şeyi söylüyor, tesadüf mü' gibi ucuz klişe tepkilerden kaçınmalarını öneririm.
Övgü sözleri dışında ağzını açanı FETÖ'cülükle, ülkeye düşmanlıkla suçlamak, bir susturma yöntemidir. Saklayacak, çekinecek, gocunacak bir şeyi olmayanların yöntemi; konuşturmamak olamaz.
Babacan'ın, dokunacaklarını söylediği yer de burasıydı. İHA'lar, SİHA'lar filan değil. Saptırmanın alemi var mı?
Kimse kutsalmış, dokunulmazmış gibi tartışma ve eleştiri üstü tutulmayı bekleyemez. Herkes tartışılabilir ve eleştirilebilir, Baykar bile. Dediği bu, var mı yanlışlık!
Babacan'ın sözlerinde haksız buldukları ne varsa cevabını, daha sakin ve soğukkanlı verebilirlerdi.
Bayraktar kardeşlerle şahsen tanışmıyorum, bana soran da yok. Ama tanısam ve sorsalar, tavsiyem böyle olurdu.