ABD Büyükelçiliği, yarınki CHP mitingi için sitesinde bir güvenlik uyarısı yayınladı.
Geçmiş örnekleri hatırlatıyor, polisin biber gazı, tazyikli su ve plastik mermiyle olası müdahalesine karşı ABD vatandaşlarını dikkatli olmaya çağırıyorlardı.
Büyükelçiliğin uyarısı, tedbiren Maltepe’deki miting mahallinden uzak durmayı da içeriyordu.
İktidar medyası bozulmuş; ‘zamanlaması manidar’, ‘ilginç mesaj’, ‘sinsi uyarı’, ‘provokatif çağrı’ diye duyurdular.
Oysa asıl rahatsız olması gereken CHP’ydi.
Evet, belki katılacakları korkutacak ve caydıracak bir terör eylemi uyarısı değil. Ki genelde bu tür güvenlik uyarılarını, terör saldırısı istihbaratına dayanarak yapıyorlar.
Fakat orantısız bir polis müdahalesini akla getirmesi bile mitinge katılacakları ürkütebilirdi.
İktidar cenahı bu uyarıya bozulurken CHP’nin yok sayması da gösteriyor ki, o eşiği aşmışlar.
Her haksızlık, amaçlasın amaçlamasın, topluma yöneltilmiş ağır bir provokasyondur.
Kaftancıoğlu’na ceza da sabrı taşıracak bir tahrike yol açtı.
Fakat Kılıçdaroğlu, öfke ve tepkiyi bir parti mitingine kanalize ederek kışkırtmaya gelme, infiale kapılma riskini bertaraf etti. Biriken enerjiyi, haklı bir zeminde tuttu.
Ve öyle görünüyor ki, bu tür uyarılarla engellenemeyecek bir enerji bu.
Yarın Gaziantep’te DEVA Partisi’nin de bir miting hazırlığı var. Muhalefet için rutin hale geldi, onlar da engellemelerle karşılaşıyor.
Ancak sökmüyor artık. Muhalefetin, engelleme ayıplarından etkilenmediği gibi çekinmediğini de anlatmaya şu iki kare fotoğraf yeter...
DEVA yöneticisi Mehmet Emin Ekmen, dün “DEVA engellenemez” etiketiyle paylaştı.
Gaziantep İl Başkanı Ertuğrul Kaya, şehre astırılmayan Babacan’lı afişlerinden birini sırtına almış, öyle olmazsa böyle de mitinglerini duyuracaklarını gösteriyor.
Su, ne yapıp ne edip akacak bir mecra buluyor velhasıl.
DIŞ GÜÇLERE "CHP'Yİ BIRAKIN BİZLE ÇALIŞIN" ÇAĞRISIYMIŞ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son grup konuşmasının şifrelerini, Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi çözdü.
Alıntı akışını ve yorum sırasını hiç bozmadan aktarıyorum.
Erdoğan: “Bu güçler, içeride kendi senaryolarına uygun rollere talipli siyasetçi vs aktörler bulabilmektedir.”
Selvi: Buradaki adres netti. Kılıçdaroğlu’nu kastetti.
Erdoğan: “Hatırlarsanız bir süre önce bölgemizde en çok sorun yaşadığımız devletlerden birinin başkanı, Türkiye’de iktidarı değiştirmek için beraber çalıştıkları çevreler olduğunu söylemişti.”
Selvi: Bu söz size tanıdık geldi mi? Biden, “Muhalefetle el ele Erdoğan’ı devireceğiz” demişti.
Kılıçdaroğlu’nun büyük bir gizlilik içinde SADAT’ın kapasına dayanması bizim için sürpriz olmuştu. Ama Erdoğan, “Bu çıkışın suflesinin nereden geldiğini, neyi amaçladığını, niçin şimdi yapıldığını da çok iyi biliyoruz” dedi.
“Cevaben bir kez daha ve tüm kalbimle diyorum ki başaramayacaksınız” derken, belli ki bu sözün muhatabı Kılıçdaroğlu değildi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu SADAT’ın kapısına gönderen iradeye sesleniyordu.
Erdoğan: “Darbecilere yaptıramadığınız, terör örgütlerine gördüremediğiniz, sinsi, siyasi ve ekonomik çelmelerle neticeye ulaştıramadığınız işi, Bay Kemal gibi bir karikatür tip vasıtasıyla hiç elde edemezsiniz.”
Selvi: Ama bu mesajın bir de ikinci ayağı vardı.
Erdoğan: “Oturun, bizimle birlikte nasıl çalışabileceğinizin hesabını yapın. İnanın sizin için böylesi hem daha kolay hem daha doğrudur.”
Selvi: Türkiye ile uğraşmak yerine Türkiye ile birlikte çalışmayı düşünün, dedi.
Ve bendeniz: Erdoğan’ın konuşması ve Selvi’nin çözümlemesinden önceydi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, New York’ta şu mesajı vermişti:
“ABD ile yaşadığımız sorunları çözmek istiyoruz. Roma’da, Cumhurbaşkanı’mızla Biden arasındaki görüşme, bu anlamda önemli bir görüşme oldu.”
Ben de önceki gün Twitter’da, ironiye vurarak üstüne şu notu düşmüştüm:
“Yüz vermeyin şu Üst Akl’a ya, lanet gelsin emperyalizme, yok mu bu dış güçlerden Türkiye’yi koruyacak bir parti, hay Allah (!)...”
İşte o notu geri çekiyorum, espri kaldırmıyormuş. Nereden bilebilirdim şakasının bile üç güne kalmadan kadük olacağını.