Kızanlar var, nerede o eski CHP diye...
Eskisi olacaktı ki Ayasofya'nın açılmasına karşı nasıl ayağa kalkılır, toplum nasıl ayaklandırılır gösterecekti. Öyle mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan tabanını, bir gün Ayasofya'nın niye açılmaması gerektiğine ikna ediyormuş. Öbür gün de niye açılması gerektiğine...
Ama muhalefet, en inandığı doğruları bile halka anlatamıyor, arkasında duramıyormuş.
İktidarın dümen suyuna girmiş, karşı rüzgar estiremeyen bu muhalefetle ne olurmuş!
Yana yakıla eski CHP'yi arayan teraneler pompalanıyor.
Hani AK Parti iktidarının ömrünü bugüne kadar uzatan, Erdoğan'ın tam dişine göre gelen CHP'yi...
İktidara, istedigi tepkiyi bu sefer niye vermedi diye eleştiriyorlar. Muhaliflik adına hem de.
AK Parti, parayla cazgır tutmaya kalksa böylesini bulamaz. İçinden geçen ne varsa bu çığırtkanlar yüksek sesle dillendiriyor.
Şu tahriklerin hangisinin altına, işi bilen bir iktidar propagandacısı imza atmaz ki:
-Şimdi değilse ne zaman karşı duracaksın!
- 'Laiklik elden gidiyor' diye bağırmayacak mısın hala, bu nasıl CHP!
-Hadi ama bak Atatürk'ün imzası iptal edildi, Ayasofya camiye çevrildi, buna delirmeyen CHP mi olur, karşı devrim oluyor, daha ne bekliyorsun!
Direniş çağrılarına hak vermemek elde değil.
Eski CHP olsa, istediği propaganda kozunu bin kere vermişti iktidara. "Bak işte ortaya çıktılar, iç yüzlerini daha fazla saklayamadılar, bunlar ezan, cami düşmanı, namazdan rahatsız olurlar" dedirtmişti şimdiye.
Yeni CHP'de iş yok, CHP'liğini yapmıyor, istismar imkanı vermiyor. Gazını kaçırarak döne döne şov yaptırmıyor. Ayasofya'yı açmanın tadını siyaseten çıkarttırmıyor.
Oysa, kahrından öyle çatlayıp patlamalıydı ki anlamı olsun.
Ayasofya'da namaza ve fethin hatırasına öyle bir tahammülsüzlük göstermeliydi ki...Diğerleri CHP'yle siyasi ortaklığı kaldıramamalı, anlatamamalı, taşıyamamalıydı. Millet İttifakı bozulmalı, çil yavrusu gibi dağılmalıydı.
CHP'nin CHP'liği oradan belli olurdu işte. Az mı seçim kazandırdı sırtından?
Yahu düşünün, "içimizdeki Bizanslılar" karalamasına çanak tutarak Saadet'le İYİ Parti'yi bile yanından kaçırttırmıyor. Ne anladık bu tongalara düşüp kendini kullandırmayan 'CeHaPe Zihniyeti'nden!
Çatışma kurgusunu boşa çıkardığı, kutuplaşmadığı için, Kılıçdaroğlu'nu yelkenleri suya indirmekle suçluyorlar. Siyaseti ne kadar iyi bildiklerini oradan çözün.
Sivrilik fırsatı kollayan allameler haklı tabii ya. Böyle CHP mi olur, militanlaştırılamıyor bile.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin miladı kutlanmaz mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’te yemin etmesiyle yeni sistem de resmen başlamıştı. 9 Temmuz 2018’de.
Küçük hadise değil, ülkede yönetim sisteminin değiştiği tarihti. Milat olarak sunulan bir tarih.
İkinci yılını doldurdu. Ama geçen 9 Temmuz’da ne bir kutlama sesi duyuldu ne de iki yılın muhasebesi...
Dalgınlığa geldi herhalde diyebilirdim. İnsan, en sevdiklerinin doğum gününü bile atlamıyor mu?
Fakat sistemin mimarlarından Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum bir tivit mesajıyla kutladı, unutmadı. Burhan Kuzu, ‘fikir babası ve kurucusu’ olduğunu belirterek yıldönümünü anmadan geçmedi.
Demek ki unutkanlık kazası değil.
Özel gün ve milatlarla tarih yazmayı bunca seven bir iktidar olacaksınız ve en büyük eserinizin yıldönümünü sessiz sedasız geçiştireceksiniz.
Yalnız bana mı şaşırtıcı geliyor bu ihmalkarlık?
Cumhurbaşkanı, sistemi başarılı buluyor. Salgın döneminde avantajlarını yaşadığımızı, tek başlılık sayesinde saat gibi tıkır tıkır işlediğini, kararların artık oligarşik bürokrasiye takılmadığını, halkın da güveninin arttığını söylüyor.
Uçum’la Kuzu da sistemin maya tuttuğunu belirtiyordu. Pratikte ufak tefek aksamalarla birlikte...
İlk yıldönümünde, bir yıllık uygulamaya bakılarak eksiklikleri bir raporla tespit edilmişti. Meclis’i zayıflattığı, milletvekillerini işlevsizleştirdiği gibi kusurları düzeltilecekti.
Ne oldu mesela o revizyon? Sorunları giderildi mi?
Vesayeti bitirecek, yönetime ‘dış güç saldırısı’ gibi mazeretler bırakmayacak, ekonomiyi uçuracak, güçlü Türkiye’ye ulaştıracak, faiz ve enflasyondan kurtaracaktı.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin o vaatleri gerçekleşti mi? Gözden geçirme nasıl sonuçlandı?
Madem başarıları gurur veriyor. Yakışmaz mıydı bir basın toplantısıyla paylaşmak? Ve görkemli bir gösteriyle kutlamak?