Nasıl ki Cem Yılmaz şovmendir, İçişleri Bakanı mesleken şovmen değildirse...
Efsaneler bittiğinde gülünç parodileri başlar ama her karikatür, nasıl ki komik değildirse...
“Çok müselmanı soğuklar eyledi ateşperest” dizesini şaire söyleten, nasıl ki Batı demokrasisi, hak ve özgürlük rejimleri değildirse...
Nasıl ki kriz yönetimi; selde çizme, karda kürek, yangında su kovasıyla ucuz şov pozları vermek değildirse...
Yangına karşı tedbirini baştan almayıp müdahalesini zamanında planlamayan sahadaki siyasi, nasıl ki masasından kalkmadan bunları yapandan daha başarılı değildirse...
İktidarın Marmaris yangınına müdahalesini hızlı, etkin ve yeterli bulmadı diye Şahan Gökbakar, nasıl ki hain sanatçı ve terörist değildirse...
“Şahan” etiketli çoğu provokatif paylaşımın PKK’lı ve FETÖ’cü bot hesaplardan geldiğini, Emniyet’in ‘kanuni yetkisiyle’ tespit etmesi, nasıl ki dezenformasyonla mücadelede kanun eksikliğine işaret değildirse...
“Yangına müdahale edilmediği, otellere alan açmak için çıkarıldığı gibi sabotaj söylemleri”ne dezenformasyon suçlamasıyla işlem başlatılması, nasıl ki hepsi külliyen yalan demek değildirse...
Ve yanan ormanlardan iktidarı sorumlu tutan paylaşımlara “halkı kin ve düşmanlığa tahrikten, halk arasında korku ve panik yaratmaktan” işlem yapılması...
Bu arada kundakçının yakalanması ve terörle irtibatlı çıkmaması...
Nasıl ki Emniyet’in aynı işlemi; “PKK yakıyor, kundakçı PKK’cılar iktidarı söndürmemekle suçluyor” diyenlere de yapmasını gerektirecek değildirse...
Kışkırtıcı yalanlarla Şahan ve benzeri sanatçıları terör yanlısı gibi hedefleştirmek, halkı iktidar lehine korku ve düşmanlığa sevk etmek nasıl ki provokasyon suçu değildirse...
Ya da mesela “20 yıllık hazırlığın meyvesini toplama zamanı, kendi realitemizi dünyaya hakim kılmak için 2023’te Erdoğan’ı destekleyeceğim” diyen eski manken Tuğçe Kazaz’ın cin olmadan şeytan çarpmaya kalkması...
“Bir buçuk dakikada cin çıkarırım; çayımı, kahvemi içer giderler” özgüveniyle, ürpertici bir huşu içinde sesini tonlayarak cin kovma şovu sahneleyen Pelin Hürman’dan, şeytaniyat ilminde nasıl ki daha geri değildirse...
Aynen öyle de...
Cem Yılmaz’ın, “Erşan Kuneri” dizi filmi üzerinden siyasete konu edilmesi, Millet İttifakının son dakikaya sakladığı sürpriz cumhurbaşkanı adayı zannedilmesinden inşallah değildir.
Filminin üstünden zaman geçtikten sonra durup dururken hedef seçilmesi, anlamlandırmakta zorlananların sandığı gibi adaylık ihtimalinin önünü kesmek istemekten umarım hiç değildir.
Çünkü...
Cem Yılmaz, politik mizahıyla ünlü bir komedyen değildir. Siyasi iddia sahibi bir şöhretli de değildir.
Hele politik mizah dizisinde oynayarak popülarite kazanıp Ukrayna’ya cumhurbaşkanı seçilen Zelenski ile komedyenlik dışında benzer dahi değildir.
“Erşan Kuneri” de Zelenski’nin Cumhurbaşkanı olmadan önce cumhurbaşkanını yazıp oynadığı “Halkın Hizmetkarı” komedi dizisi zaten değildir.
Nasıl ki kafiye olmayan yerde tekrar eden kelimeler redif değildir...Bu yazı da dümdüz okunacak lafügüzaf, herhalde değildir.
Sırf Zerrin Özer müziği bıraktı diye, “Son Mektup” şarkısı da Allahüalem onu bırakacak değildir:
“Teselli artık neyi değiştirir ki/Elinle kabrimi kazdın demek ki/Ben zaten dünyada gün görmedim ki/Son darbeyi vurdun bu son mektupla...”