Maliye Bakanı Ağbal, savunma harcamalarını karşılamak için arttırdıklarını söylüyor.
Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Cemil Ertem ise ayrı fikirde. Bütçe açığındaki ekstra büyümeyi karşılamak için yapıldığını düşünüyor.
Bu nedenle vergi zamlarını gereksiz ve hatta sakıncalı buluyor. Çünkü açığı azaltmaya gerek görmüyor.
Ertem’e sorarsanız, Maliye gereksiz bir telaş içinde. Artışlarla 25 milyar liranın üzerinde ilave vergi toplanacak, bu da bütçe açığının üçte birini karşılayacak. Ama açığı kapatmak için bu telaş yersiz, Türkiye o kadarcık fazla açılmayla da gayet rahat yaşayabilir...
Yalnız, Türkiye’nin önümüzdeki 3 yılda ihracatını arttırmaya mecbur olduğuna dikkat çekiyor başdanışman.
Bakanın ayrı, danışmanın ayrı telden çalmasını koyalım bir kenara da, çıkan sonuçlara odaklanalım mı?
YALPA VARSA İSTİKRAR YOKTUR
İktidarda bir vergi çatlağı, birbiriyle sürtüşen iki zıt ekol var sanki.
Biri panik ve telaş içinde. Diğeri ise ‘ne telaş ettin be birader’ tavrında.
Onlar aralarında anlaşırlar, fakat biz gidişatla ilgili tedirginliği nasıl atacağız üstümüzden?
Baksanıza, iktidardaki en iyimser, en tuzu kuru görüş bile önümüzdeki 3 yılda ihracatı patlatmamız gerektiğinden dem vuruyor.
Dikiş tutmayan dış politikayla, sabah dost diye sarıldığına akşam düşman gibi saldıran yalpalamalarla nasıl olacak?
Habur sınırını kapatarak, Kuzey Irak’a ambargo uygulayarak, ticari yaptırımları diplomasi aracı kılarak, ana pazarlarımız AB ve Almanya ile arayı açarak mı?
Hakan Albayrak dün hatırlattı, Mavi Marmara katliamında bile İsrail’le alışverişi kesmedik, ticareti askıya almadık, alıp satmaya devam ettik.
Ekonomik ilişkileri, siyasi krizimizin dışında tuttuk. Gazze ablukacısına yaptığımız bu.
Rabia katliamcısı Sisi’nin Mısır’ına da farklı davranmadık. Toptancılık yapmadık, ya hep ya hiç demedik. Ticareti, ihtilaflarımızdan ayrı tuttuk. Diplomatik münasebetlere ara verdiğimizde bile ticarete ara vermedik.
Aynı ayrımları şimdi Barzani yönetimini cezalandırırken de yapamaz, aynı esnekliği gösteremezsek... Allah ne verdiyse topyekün hava ve kara kapılarını kapatır, petrolü vanasından keser, aç susuz bırakarak dize getireceğiz diye gıda ambargosu koyma yoluna gidersek... İhracatımız nasıl yükselecek, vergilerimiz nasıl düşecek?
Cevabın hangi ekolden geldiğine bakmam, ikisi de kabulümdür. Yeter ki gerçekçi, mantıklı ve tutarlı olsun.
HAMASET EDEBİYATININ MALİYETİ
‘Asalım keselim’ci dış politika popülizminin ürettiği bedelle yüzleşmeye başlıyoruz.
Yedi düvele meydan okuma, gücümüzü dünyaya gösterme doktrininden uzaklaşmadığımız, gözümüzü daldan budaktan sakınmadığımız, kavga ve çatışmadan kaçınmadığımız her gün, mükellefe ödetilecek vergi faturası kabarıyor.
Cemil Ertem de farkında ki ihracatımız darbe yerse, bu yeni vergi oranlarını da mumla ararız.
Bugünküleri sineye çekeceğimiz kesin. Ama ihracatı baltalayan her girişim, bütçe açığını daha fazla kötüleştirecektir.
Bu da vergiyle kapatılacak yamanın büyümesi... O da toplamanın daha da güçleşmesi, kayıp kaçağın artması, kayıtdışı ekonominin patlaması... O da el altındaki mükellefin sağımlık görülmesi ve tepesine daha sert binilmesi, yani ücretli orta sınıfın canının fahiş artışlarla daha çok yanması demek.
Önümüzde iki yol var; ya etrafla iyi geçinip ihracatta kazan-kazan döngüsüne yeniden gireriz. Yahut da tarafı olduğumuz gerilimlerin ucu direkt cebimize dokunur; vergiler artar, hasılat düşer, altta kalanın canı çıksın kısır döngüsüne geri döneriz.